15 Şubat 2014 Cumartesi 16:52
Dünya Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Haftası

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu, kalp hastalıklarının teşhisinde kullanılan görüntülemelerin ileri düzeylere geldiğini belirterek, "O nedenle artık çok kolay tanı koyabiliyoruz. Gebeliğin 13. haftasında bu tanıyı koyabiliyoruz. Bu çok olağanüstü bir zaman" dedi.  Türk Pediatrik Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Derneğince 7-14 Şubat Dünya Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık haftası etkinlikleri kapsamında "Minik Kalbim Hastalanmasın" temasıyla toplantı düzenlendi.  Toplantıda konuşan Ömeroğlu, Türkiye'de her yıl ortalama 1 milyon 300 bin civarında çocuk doğduğu düşünüldüğünde, bunların 12-13 bininde kalp hastalığı olduğunu dile getirerek, "Bu çok ciddi bir rakam. Önemli bir sorun. Bu çocukların yarısında operasyon gerekli oluyor, yeni yöntemlerle tedavi gerekiyor. Ancak ne yazık ki Türkiye'nin bugünkü olanaklarında 6 bin çocuğun hepsi ameliyat olamıyor. Koşullarımız, merkezlerimiz ve yetişmiş elemanlarımız bu kadar ihtiyaca cevap veremiyor. Hemen her yıl 2 bin civarında çocuk tedavi edilemiyor. Bu yüzden bu sorunun biraz daha ciddiye alınması lazım" diye konuştu.  Doğuştan kalp hastalıklarındaki en önemli sebebin genetik nedenler olduğuna işaret eden Ömeroğlu, "Ayrıca hamileliğin ilk 1,5 ayında oluşan enfeksiyonlar, ilaçlar, radyasyon gibi olumsuz etkilerle kalp hastalığı ortaya çıkabiliyor. Annenin var olan ve insülin kullanacak kadar ciddi olan şeker hastalığı ile bazı romatizmal hastalıklar da bu duruma sebep olabiliyor" dedi. Ömeroğlu, kalp hastalıklarının semptomlarını yaşa göre düşünmek gerektiğine dikkati çekerek, hastalığın farklı yaş dönemlerinde farklı belirtiler gösterdiğini söyledi.    "Tanı yöntemleri çok gelişti"   Tanı yöntemlerinin çok geliştiğini, bunun sevindirici olduğunu dile getiren Ömeroğlu, şunları kaydetti: "Görüntülemeler olağanüstü ileri düzeylere geldi. O nedenle artık çok kolay tanı koyabiliyoruz. Gebeliğin 13. haftasında bu tanıyı koyabiliyoruz. Bu çok olağanüstü bir zaman. Eskiden 22-23. haftayı beklerdik. Kadın doğum uzmanları şüpheli bulduklarında, hem aile öyküsü, hem annenin hastalıkları hem de başka anomaliler gördükleri zaman hemen bize yolluyorlar ve çok erken zamanlarda bu tanıyı koyabiliyoruz." Ömeroğlu, her bebeğin bu şansa sahip olmadığını, çoğu bebekte doğduktan sonra tanı konulduğunu anlatarak, hastalıkların yarısının ameliyat gerektirdiğini, diğer yarısının ise çok hafif sorunlar olduğu için yaşam boyu müdahale edilmeden kalabildiğini söyledi.  Gelecekte tıbbın çok farklı olacağına işaret eden Ömeroğlu, "Geleceğin tıbbında özellikle genetik sebepli olan kalp hastalıklarında gen tedavisi yapılacak. Henüz embriyo halindeyken gen değişikliği ile bu anomalilere sebep olan değişiklikleri engelleyeceğiz gen değişikliği yaparak ve çok daha önceden problem çözülmüş olacak. Gen değişikliği olmayanlarda, o safhayı atlamış olanlarda anne karnında operasyonlar gelişecek. Ki şimdiden bile başladığını söyleyebiliriz. Mesela damar tıkanıklıklarındaki balon tedavileri anne karnına kadar indi. Henüz çok başarılı değil ama eminiz çok kısa bir zamanda bu da çözülecek" değerlendirmesinde bulundu.     "Düzenli kontrollerin yapılması çok önemli"    Türk Pediatrik Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nazmi Narin de kalp hastalıklarının çok rahat tedavi edilebildiğini belirterek, "Tedavi şansı birçok hastalık grubundan çok daha yüksek oranda. Yüzde 95 net tedavi olur ama izlemimiz biraz uzun olur. Arada kalan yüzde 5'lik grubun da sorunları yeni yöntemlerle de çözülebilir noktaya doğru gidiyor" diye konuştu. Narin, kişilerin mutlaka hekim kontrolünden geçmesi gerektiğini, çocuklarını da pediatrik kardiyoloğa götürmeleri gerektiğini tavsiye ederek, düzenli kontrollerin yapılmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Toplantıya katılan Dilek Sürel, 10 yaşındaki oğlu Mete Sürel'in ilki üç günlükken, ikincisi de 10 aylıkken olmak üzere iki kalp ameliyatı geçirdiğini belirterek, "Çok ciddi bir kalp sorunu vardı. Akciğere giden damarın yokluğu sorunumuz vardı" dedi. Oğlunun dans kategorisinde Türkiye birinciliği olduğunu aktaran Sürel, "Hobi olarak onunla uğraşsın istedik. Çok kendini yoracak hobilerle uğraşmasını istemedik. Sağlam bir şekilde ilerliyor, kendini yormadan. Zaten kimse Mete'nin bir kalp rahatsızlığı olduğuna inanmıyor. Gayet sağlıklı, başarılı bir çocuk. Farkındalık adına yapılanlar için teşekkür ediyorum. Keşke en başından bilinçlenseydik diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.  Mete Sürel de hastalığına ilişkin hiçbir şey fark etmediğini belirterek, "Bundan korkulacak bir şey yok. Şu an gayet rahatım. Hiç bir sorum da yok. Sağlıklı bir insanım" dedi. - İstanbul

Son Güncelleme: 15.02.2014 16:52
Anahtar Kelimeler:
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.