Ağrı Haber

Ağrı'lı Öğrenci Zeynep Kaya Mektup Yarışmasında Türkiye 4.sü oldu

Ağrılı Öğrenci Zeynep Kaya Mektup Yarışmasında Türkiye 4.sü oldu
Eğitim

Genç Memur Sen in Türkiye genelinde düzenlediği ''Direnişin Sembolu İstiklal , destanın adı Çanakkale '' isimli mektup yarışmasında Ağrı Hüseyin Celal Yardımcı Fen Lisesi öğrencilerinden Zeynep Kaya Türkiye 4.sü oldu.

Genç Memur Sen in Türkiye genelinde düzenlediği ''Direnişin Sembolu İstiklal , destanın adı Çanakkale '' isimli mektup yarışmasında Ağrı Hüseyin Celal Yardımcı Fen Lisesi öğrencilerinden Zeynep Kaya ''Kurtuluş Destanı’nın kahramanlarınadır sözüm; '' başlıklı mektubuyla Türkiye 4. olarak Ağrı'nın gururu oldu.

Gençlik Ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ve Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Ali Yalçın'ın da katılımıyla Ankara'da Düzenlenen ödül törenine Ailesi ve Memur-Sen Ağrı şube başkanı Süleyman Gümüşer'le birlikte katılan Zeynep Kaya Ödülünü Gençlik Ve Spor Bakanımız Akif Çağatay Kılıç'ın elinden aldı.

Mektup yarışmasında Türkiye derecesi yaparak Ağrı'nın gruru olan Zeynep Kaya ile birlikte başarısını taçlandırarak ailesi ile birlikte Ankara'ya giden Memur Sen Ağrı Başkanı Süleyman Gümüşer'le yaptığımız görüşmede Zeynep Kaya'nın başarısından duyduğu sevinç ve mutluğu dile getirirken , bu tür yarışmalara katılımların önemli olduğunu söyledi.Gümüşer '' bu tür yarışmalara katılan gençler istiklal olmadan istikbalin olmayacağını öğrenmiş olacaklar.İstikbalin köklerde olduğunu bilinciyle tarihi kuşanıp yeniden bir tarih yazabilirler.Onun için bu tür aktivitelere çekinmeden katılabilmelidirler.Genç Memur Sen in Türkiye genelinde düzenlediği ''Direnişin Sembolu İstiklal , destanın adı Çanakkale '' isimli mektup yarışmasında Zeynep Kaya Kardeşimiz Türkiye 4. olarak Hepimizin gururu olmuştur.Bu bütün Ağrı'daki öğrenci kardeşlerimize örnek teşkil etmeli ve bu tür yarışmalara katılım göstererek başarılı çalışmalar yapabileceklerine inanmalıdırlar.Zeynep Kaya kardeşimizi bize bu gururu yaşattığı için teşekkür ederim.''dedi.

 

AĞRI'LI ZEYNEP KAYA'NIN TÜRKİYE 4. OLAN '' Kurtuluş Destanı’nın kahramanlarınadır sözüm;'' İSİMLİ MEKTUBU

....

Tarihin sararmaya yüz tutmuş sayfalarında yazılan, öncesinde siyahın ve grinin hâkim olduğu zamanlara, yıllar öncesine gidiyorum şimdi. Karanlık bir gecenin ardından güneş bütün ihtişamıyla Çanakkale semalarına doğarken seher vakti güne ilk kanat çırpan bir kuş gibiyim. Uçuyorum korkusuzca, mağrur ve başı dik. Artık tarihin dilinden düşmeyecek ve gelecekte inkârı mümkün olmayacak bir destanın yaşandığı cephedeyim. Tüm kalbimle sizinle beraberim. Koca yürekli Mehmetçikler! Çektiğiniz onca acıyı soluyorum bir nefeste. Akciğerlerinde ilk kez havayı hisseden yeni doğmuş bir bebek gibi çığlık çığlığa ağlıyorum. Ardından bir fısıltı duyuyorum gök kubbede. Yalnızca bir fısıltı değil, bir yalvarış, bir yakarış; belki de bir şahlanış…

Bakmaya kıyamadığı evladını vatana kurban etmiş annenin, acının üstüne çıkmış gururu!

Cesurca savaş meydanına koşarken kaç yaşındaydın? On sekiz mi? Yirmi mi? Yoksa bıyıkları yeni terlemiş bir genç miydin? Kimleri Allah’a ısmarladın? Bağrı yanık bir anneyi mi yoksa gözü yaşlı bir eşi mi? Çocukların da çok bekledi mi seni? Belki Bombacı Ali Reşit Çavuş’sun belki de on ikilik Nezahat Çavuş...

 

Düşmana geçit vermeyecek yüz binlerce Mehmetçik!

Sizleri düşünüyorum, sizleri ve geride bıraktıklarınızı. Sonra acı bir kağnı sesi işitiyorum inceden inceye. Ana sütü gibi ak alınlarıyla, sırf bir nebze yardımları olsun diye, malzeme taşıyan kadınlarımızı görüyorum peşi sıra. Dondurucu soğukta, karları yararcasına yol alıyorlar. Gün yüzüne çıkmayı bekleyen kardelenler gibi sabırla ilerliyorlar. Ve yanlarında battaniyelere sarılmış o minicik nefesler, yeri geldiğinde battaniyesini cephaneyle paylaşmak zorunda kalan bebeler... Seni kınalayıp yollayan elleri, karların üzerinde inatla ilerleyen ayakları… Binlerce defa öpsem azdır, biliyorum. Onları korumak, saklamak istercesine açıyorum kanatlarımı. Bir okul takılıyor sonra gözlerime, ardından bir okul daha. Neden boş bu sıralar nerede öğretmenlerimiz, nerede öğrencilerimiz? Beni kendime getiren rüzgârla irkiliyorum. Şimdi oturduğumuz her bir sırayı sizlerin boş sıralarına borçlu olduğumuzu anlıyorum. Aldığımız her nefesi borçlu olduğumuz gibi.

Gidip de dönemeyen Mehmetçik!

Seni dualarla cepheye gönderen annen, hep bir haber bekledi senden, gözleri hep yoldaydı, kalbî de hep seninle. Senin şehit olduğun haberini alınca da yüreğindeki alevleri gözyaşlarıyla dindirmeye çalıştı. Tek bir teselli vardı dilinde: “Vatan Sağ olsun!” Destanları unutturacak destan yazan yiğidim! Düşmanlarının seni anarken gözlerinden süzülen damlalarda hissettik büyüklüğünü. İmanından gelen merhametin yaralı düşman askerine de yetişmişti. Düşman askerini türküleriyle ağlatan Şehit oğlu şehit! Merak etme, rüzgârlar geride gözü yaşlı bıraktıklarına iletti, tüm hasret ve özlemlerini. Senin yerine de ağladı bulutlar.

Şanlı zaferimin kahramanları!

Filodaki yedi gemi batıyorken kanlı denize, diğer gemiler de yaralıydı. Hiç batmaz dedikleri çelik zırhlı ölüm makinalarının bir anda soğuk sularla boğuşacağını kimse tahmin etmemişti. Ve ardı sıra son sözü bir süngü söyledi. Bir taraftan hüzün dalgası yayılırken diğer taraftan sevinç rüzgârları esiyordu. Devlet şuuruna sahip milletimiz, bağımsızlığı tehlikeye girdiğinde neler yapabileceğini tüm dünyaya gösterdi. Sen de buna şahitsin Çanakkale!

 

 

Kurtuluş Mücadelesi’nin Kahramanları!

Sizlerin yazdığı destanı anlatacak dizeler gerekliydi; bizi, bize ve tüm dünyaya anlatacak. Bin yıl öncesinden temeli atılan sağlam bir ülkenin birlik ve beraberlik destanını; vatan, millet, bayrak ve bağımsızlık aşkını duygularla anlatmak ve aktarmak kalmıştı sonraki nesillere. Kolay değildi anlatabilmek sizi. Tıpkı anlayabilmek gibi… En iyi ses ve ifadesini ise İstiklal Marşı’nda bulacaktı. Her gün al bayrağıma eşlik edecek, karanlık gecelerde ay ışığı yansıyınca, yıldızlar yanına yaklaşmak için yarışacaktı. Gökyüzü, tüm yıldızlarını ona vermiş gibi parlayacaktı.

Anafartalar’da çamların ve çınarların dibinde mezar taşı olmayan yüz binlerce can!

Bir de benim gözlerimden baksanız vatan toprağının her bir metrekaresine. Sahi sonra çok kızar mısınız bize? Sırt sırta verip de savaşırken ben kardeşimle, siz nasıl oldu da kardeşinizle sırt sırta döndünüz diyeceksiniz belki de. Asırlar boyu medeniyetlere beşiklik etmiş vatanıma uzandı kirli eller. Tarihimizi unutarak, unutturulmaya çalışılarak. Ne mümkün! Bizler sizlerden emanet aldığımız istiklal meşalesini daha aydınlık günlere taşımaya söz vermişken! Bizler vatanın her bir karesine kan dökmüş bir milletin, sizlerin torunlarıyız.

Aziz Ecdadım!

Hâlâ tarihin ufkunda o ince çizgide şimşekler çakıyor, gök gürültülerine karışan ölüm ve zafer çığlıkları ile tarihimizdeki ve hafızamızdaki tazeliğini koruyor. Bütün dünya Türk milletinin feragat ve kahramanlık taşan ruhuna Anafarta sırtlarında, Gelibolu’da ve Conkbayırı’nda şahit oldu. Bu kutsal direnişi, sağlam duruşu yeni neslin zekâsıyla hep diri tutacağız. Tarih, millet ve insanlık şuurunu sahip bireyler olarak bugünkü sorunlarımızın da çaresini Çanakkale ruhunda arayacağız. Çünkü biliyoruz ki başka hiçbir milletin “Çanakkale Destanı” yoktur.