29 Aralık 2017 Cuma 15:32
A.İ.Ç.Ü. de Din ve Bilim Konferansı Düzenlendi

Mutad aylık toplantısından sonra Ağrı İÇÜ Nezahat Çeçen Konferans Salonunda gerçekleşen konferansa İl Müftüsü İbrahim GEMİCİ, Müftü Yardımcıları Murat SARI, Fatih TAVLAŞOĞLU, vaizler, daire personeli, din görevlileri ve Kuran Kursu Öğreticileri katıldı.  İl Müftüsü Sayın İbrahim GEMİCİ’nin  açılış ve hoş geldiniz konuşmasından sonra  İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdulhalik KARABULUT konferans verdi.

KARABULUT,  Pasteur’un deyişiyle “Bilimsel buluşta şans yada tesadüfün rolü buna hazır bir kafa için vardır.“   “Ve derler ki: “Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık” (MÜLK SURESİ / 10) 
“Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir” dedi (ŞUARA SURESİ / 2)  ayetlerinden yola çıkarak Din ve Bilim ilişkisini gündemde tutmamız gerektiğini vurguladı. “ Din hayat içindir, bundan dolayı siz din görevlileri dinin esaslarını bilimsel olarak düşünmek ve irtibatlandırmak için çabalar sarf etmelisiniz. Allah’ın akletmemizi istediği hususları yedi ayrı başlıkta özetleyebiliriz: Tevhit, Risalet, Ahiret/yeniden diriliş,Tarih, Tabiat, Vahiy/kitap, Amellerimiz/yapıp ettiklerimiz. Newton’a göre Tanrı, başlangıçta maddi parçacıkları, bunlar arasındaki çekimleri ve temel hareket yasalarını yaratmıştı. Böylece bütün evren çalışmaya başlayan bir saat gibi hareket etmeye başladı ve o gün bu gündür değişmez yasalarca yönetilen bir makine gibi işlemeye devam etti. Laplace ve Mekanik Fizikçilerin amacı; “İlim her şeyi objektif olarak, bilimsel olarak izah ettiğine göre, kâinatı madde ötesi bir varlığa dayandırmaya ihtiyaç yoktur” demektir.  Edgar Morin bunlara cevap olarak: “Güya kovulan Tanrı inancı yerine maddecilik ikame edilirken uluhiyet kaldırılıyordu. Tam aksine sadece yeni ilahın adını değiştirdiler. Bir Tanrı kavramı reddedilirken, her bir şeyi ilah olarak kabule mecbur kalmışlardı” diyordu.

Aristo mantığına dayanan sebep-sonuç arasındaki bağın zorunlu olmasına ilk itiraz edenlerden biri Gazali’dir. Gazali, olaylar arasındaki neden-sonuç bağını inkar etmemiştir. Sadece bu bağın zaruretini kaldırmıştır. Allah sadece ilk sebep değil, her şeyin Halıkıdır. “Sizi de, yaptıklarınızı da yaratan Allah’tır” (Saffat-96); “Hareket eden hiçbir şey yoktur ki, Onun tasarrufu ve idaresi elinde olmasın” (Hud-56)

Kuantum teorisi bir atomun içinde bulunan, atomdan daha küçük boyutlardaki parçacıkları  da inceler. Teorinin fikir babası olan Max Planck bir atomun içindeki parçacıklardan her birinin kendine ait özelliklere ve kuanta denilen enerjilere sahip olduğunu ortaya attı. Planck ile başlayan ve sonraki yıllarda geliştirilen kuantum teorisi, bilim tarihinin en başarılı buluşlarından biri olarak, doğadaki olayların çoğunun anlaşılmasına yardımcı olmuştur.  Bohr, "Kuantum teorisiyle şok olmayan kimse, onu anlamamıştır" der. Gerçekten de matematiksel olarak açık bir şekilde ifade edilmesine karşın bu teorinin felsefi alanda yorumlanması ve oluşturduğu problemlerin çözümlenmesi bir hayli zor görülüyor.  Kâinatta ilginç olan şeylerden birisi şudur : Yaratıcı, büyük işleri çok küçük parçacıklara gördürüyor. Meselâ; insanoğlunun 20. yüzyılda zamana damgasını vurduğu en büyük başarısı elektron gibi âdeta kütlesi dahi yok denilebilecek (elektronun kütlesi = 10-31kg    =0.0000000000000000000000000000001 kg)   parçacıklara hükmetmeyi başarmasıdır. Aslında buna hükmetmek dahi denmez; bir nebze olsun, lâfını geçirebilmeyi, onları kontrol edebilmeyi öğrenmesi demek daha doğru olacak. Bu kontrol neyi sağladı? Bununla insanoğlu elektronikte transistor devrimini gerçekleştirdi. Etrafımızda gördüğümüz, her türlü teknoloji bu devrimin bir parçasıdır.  Paul Davies: “Garip görülebilir, ama bana göre bilim, Tanrı’ya ulaşmada dinden daha kesin bir yol sunar.”J.B.S. Haldane: “Bilge adam, din ve bilimin teorileri ile davranışlarını yeniden düzenler” Charles Mismer; “Hristiyanlar alim olunca, hristiyanlıkla alakaları kesilir, Müslümanlar da cahil olunca İslamiyet ile alakaları kesilir” der. Bu durumda, eğer parçacıklar iletişim içindelerse, belirlenmiş bir gâyelerinin olması gerekir. Bu da, hiçbir şey tesadüfe bırakılmıyor, demektir. Zaten Kur'an'ın bir âyetinde de: “Ve O gökleri yükseltti ve (her şey için) bir ölçü koydu” (Rahman-7) denerek, gökyüzünün genişletilmesinin de nice hesap ve ölçüye dayandığına işaret edilmektedir.  “İlimler, Allah’ın yarattıklarının ifadesidir.” “Rahmanın yarattığında bir intizamsızlık göremezsin. Gözünü ona çevir; orada bir yarık ve noksan görebilir misin? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir. Sonunda o göz hakir ve zelil olarak sana döner. O, yorulmuştur.” (Mülk 2-3)Netice olarak bu, bütün fizikçilerin inancıdır; araştırmamız derinleştikçe hayranlık ve heyecanımız artar, gözlerimiz daha fazla kamaşır. Prof. Abdüsselam; “gözüyle görmediğine inanmayan” ilmin vahiy karşısındaki konumunu fizik açısından şöyle dile getiriyor: “Şahsen bana göre, fiziğin bugün sessiz kaldığı, belki yarın da sessiz kalacağı problemler hakkındaki benim kendi inancım İslam’ın zamanlar üstü manevi mesajıyla ifade edilmiştir.” Bu, Kur’an-ın kapağını açtığımızda karşımıza çıkan ilk ayetlerde manasını bulmuştur.: “Bu kitap ki, içinde hiçbir şüphe yoktur. Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehberdir. Onlar ki, insan idrakini aşan olguların varlığına inanırlar” (Bakara 2-3)

Prof. Dr. KARABULUT,  katılımcılardan gelen sorulara da cevap verdikten sonra program sona erdi.

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.