31 Ocak 2020 Cuma 11:11
Osmanlı'dan günümüze Ağrı'da eğitimin geri kalmasının nedenleri

Ağrı'da Eğitimin Osmanlı'dan Günümüze Geri Kalmasının Nedenleri

Osmanlı döneminden günümüze kadar Ağrı, eğitim-öğretim alanında ülkenin en geri kalmış illeri arasında yer alıyor. Son dönemlerde Ağrı Valisi Süleyman Elban'ın ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi kadrosu tarafından eğitim-öğretim alanında ciddi çalışmalar gerçekleştirilerek bir nebzede olsa bu alanda ilerleme sağlandı.

Kaleme aldığı Ağrı İlinin Eğitim Coğrafyası kitabı ile kentin eğitim alanındaki sorunlarını ve çözüm yollarını ortaya koyan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Faruk Kaya, İLKHA'ya kentteki eğitimin durumunu anlattı.

Kaya, "Ağrı malumunuz ülkemizin en doğusunda yer alan bir Serhat ilidir. Böyle olmakla birlikte fiziki ve beşeri coğrafyadan kaynaklanan zorlukları vardır ve bu zorluklara baktığım zaman; eğitimden ekonomiye hayatın çeşitli alanlarında yansımaları olmaktadır. Geçmişten günümüze Ağrı'nın yaşamında bunu görebiliyoruz. Ağrı'daki eğitimin, ekonomi, öğretmen faktörü, mülki idareciler ve veli faktörü gibi birçok alandan dolayı geri kaldığını söyleyebiliriz." dedi.

Ağrı'nın eğitimde geri kalması

Ekonomik sebeplerin eğitimde geri kalmanın öncelikliklerinden olduğuna dikkat çeken Prof. Kaya, "Ağrı maalesef ülkemizde kişi başına düşen milli gelir, sağlık, yaşam standartları bakımdan, eğitim bakımından hep son sıralarda yer alan bir ildir. İlimiz için geçmişten günümüze birçok şeyin değiştiğini tabii ki görebiliriz. Gerek fiziki olarak, gerek rakamsal olarak. Ama Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren Ağrı'da eğitimin Türkiye ortalamasına göre hep gerilerden geldiğini görüyoruz. Hep gerilerde olmasındaki nedenlerini ise şöyle sıralayabiliriz; zorlu fiziki şartlar, iklim şartlarının ağır olması, ulaşım imkanlarının kısıtlı olması, ekonomik şartların gelişmemiş olması." şeklinde konuştu.

Osmanlı Devleti döneminde Ağrı'daki eğitim

Kaya, "Osmanlı'nın son dönemlerine baktığım zaman, salnameleri, tahrir defterlerini incelediğimizde buradaki verilere göre eğitim oranlarının çok düşük olduğunu görüyoruz. O dönemlerde okullar parmakla gösterilecek kadar az sayıdaydı. Okula gidenler, okuma yazması olanlar bir İlköğretim ve ortaöğretim bitirenlerin sayısı o dönemlerde parmakla gösterilebilir durumda. Tabii ülkenin şartlarında karşılaştırdığımızda ülke şartlarının çok gerisinde olduğunu görüyoruz. O dönemde de yine Osmanlı Devleti döneminde de bununla ilgili çeşitli önlemler alınmış. Anadolu'da işte Ağrı'da eğitimin seviyesi ve kalitesini artırmak için burada görev yapan öğretmenlere o dönemde ülkenin diğer bölgelerine göre fazla bir ücret ödenmiş. Maaşları arttırılmış ama maalesef buna rağmen yine fazla ücrete fazla maaşa rağmen Ağrı'yı tercih edip gelen uzman öğretmenler olmamış. Eğitim seviyesi bu anlamda çok fazla istenilen düzeye ulaşamamıştır." ifadelerini kullandı.

"Eğitim niceliksel olarak artsa da nitelik olarak istenilen seviyede değildir"

Refah seviyesi yüksek olan ülkelerin bunu eğitime borçlu olduğunu ifade eden Prof. Kaya, "Bugün artık bilgi toplumunda yaşıyoruz. Bilgi toplumunda en önemli beşeri sermaye eğitimdir, eğitilmiş insanlardır. Avrupa ülkelerinin gelişmesine baktığınız zaman, gelişmişlikteki en önemli faktörlerden bir tanesi nitelikli işgücüdür. Yani eğitilmiş insan faktörü. Bugün dünyada refah seviyesi yüksek olan ülkelere baktığınız zaman bunu çok rahat şekilde görebiliriz. Eğitimli insan sayısının arttığı, fazla olduğu ülkeler refahın fazla olduğu ülkelerdir. Türkiye'de son dönemlerdeki gelişmelerle, özellikle bu alanda ciddi atılımlar yapıldı ama tabii ki bugün ülke geneline baktığımız zaman belki de bizim şu anda hala en önemli çözümlenmesi gereken sorunlarımızın başında eğitim geliyor. Her geçen gün niceliksel olarak okul sayısı, sıra sayısı, masa sayısı, öğretmen sayısı artmasına rağmen nitelik olarak henüz istenilen seviyede değiliz." şeklinde konuştu.

Cumhuriyet döneminde Ağrı'daki eğitimin durumu

Ağrı'da eğitimin ilerlemesi için ciddi gayretin gösterilmesi gerektiğini kaydeden Kaya, şunları söyledi:

"Cumhuriyet dönemine de baktığımız zaman Ağrı, okuryazar oranının en düşük olduğu iller arasında yer almaktadır. Bölge içerisindeki illere baktığımız zaman ise 1927'de okuryazar oranın en düşük olduğu iller arasında Ağrı vardır. 2018 rakamlarına göre hemen çevremizde bulunan Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki iller arasında okuryazarlık oranı Ağrı'da yüzde 93'tür. Bu oran Bitlis'te yüzde 94.2 Hakkâri’de 94.3, Kars'ta 94.1, Van'da yüzde 93.9, Türkiye genelinde ise yüzde 97. Yani hem Türkiye genelindeki ortalamanın altında bir rakam var hem de Doğu Anadolu Bölgesindeki diğer illere göre Ağrı eğitim-öğretim, okur-yazarlık oranı en düşük olduğu illerdendir. Okuryazar olmayan yaşlı nüfusun bu oranı tetiklediğini biliyoruz. Okuryazar olmayan nüfus azaldıkça bu oranın her geçen gün artarak Türkiye ortalamasına yaklaşacaktır. Ama onun dışındaki faktörler de geçerlidir. Demek ki biz Ağrı olarak biraz da bu konuda çaba ve gayret göstermemiz lazım."

"Cumhuriyetten günümüze oranlar pek değişmedi"

Kaya, "Tahsil durumuna baktığım zaman 1927'de Ağrı'daki nüfusun okuryazar oranı yüzde 4,70'te. Cumhuriyetin ilk kuruluşundan rakamlar. Okul sayısı bakımından da gene o zaman bölge illeri içerisinde en az okula sahip olan il Hakkâri’den sonra Ağrı. Hakkâri’de 22 tane okul, Ağrı'da 21 tane okul var. Dolayısıyla oranlar o zaman da kötüydü. Bugün baktığım zaman oranların çok da değişmediğini Ağrı adına söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.

"İlk lise 1954 yılında açıldı"

Eğitim'de ilin geri kalmasının sebepleri arasında eğitim-öğretim kurumlarının geç tarihlerde açılmasının da olduğuna işaret eden Kaya, "Eğitimin geri kalmasına önemli faktörlerden bir tanesi de Ağrı yöresinde okulların çok geç açılması. İlk olarak mesela baktığımız zaman 1934 yılında bir ortaokul açılmış. Naci Gökçe Ortaokulu açılmış. Daha sonradan ilk lisemizde 1954 yılında, 54-55 eğitim öğretim yılında açılmış. Türkiye'nin diğer bölgeleri ile karşılaştırdığımız zaman bu tabii çok geç bir tarih. 2016 verilerine baktığımız zaman Türkiye genelinde okullaşma oranları yüzde 79,36 iken bu Ağrı ilinde yüzde 51,76 civarında. Biz bugün her ne kadar fiziki olarak okullarımızın, binalarımızın çok olduğunu ifade etsek de Türkiye ortalamasının çok altında olduğunu görebiliriz." sözlerini aktardı.

"Yerli öğretmenler politikleşiyor"

Eğitimde Ağrı'nın acemi birliği olarak görüldüğünü dile getiren Kaya, "Ağrı'da eğitimin geri kalmasındaki nedenler diye sorduğumuz zaman; birincisi öğretmen faktörü karşımıza çıkıyor. Nedir öğretmen faktörü, genellikle buraya görev yapmaya gelen öğretmenler için burası acemi birliği şeklinde. Yeni mezun olan öğretmenler geliyor ve bunlar da çok kısa sürede, zorunlu hizmetini tamamladıktan sonra gitme yolunu arıyorlar. Burada görev yapan yerli öğretmenler çok azınlıkta. Bu azınlıkta olan yerli öğretmenler de uzun süreli kalanların bir kısmı maalesef politikleştiklerinden dolayı eğitime çok fazla faydaları dokunmuyor. Öğretmen unsuru son derece önemlidir. Bunun önüne geçilmesi lazım. Uzman öğretmenlerin Ağrı'ya gelmesi için gerekli çabalar harcanması işte biraz önce Osmanlı döneminde olduğu gibi şimdi de farklı ücret ödenmesi, sosyal ve ekonomik şartların vaat edilmesi gerekli. Çünkü uzman öğretmen gelmediği zaman, öğretmen gelip kısa süreli, bir-iki yıl kaldığında, öğrenci sürekli olarak farklı öğretmenlerle karşılaşıyor. Bu durum da eğitimde bir kopma meydana getiriyor. Bu da başarı oranlarını büyük ölçüde düşürüyor." diye konuştu.

Veli faktörü

"İkinci faktör ise, veli faktörüdür." diyen Kaya, "Bölgemizde bulunan velilerin eğitim öğretimle ilgili ciddi bir şekilde ilgilenmeleri gerekir. Ama maalesef eğitim ve öğretmen oldukça uzak. Yani çocukları okula teslim ediyoruz, eti senin kemiği benim özdeyişi ile çocuklarımızı öğretmenlere teslim ediyoruz. Ama ondan sonrası evde çocukları takip etmiyoruz, okulda çocukları takip etmiyoruz. Bunun için de mutlaka velilerin bilinçlendirilmesi, veli bilinçlendirme kurslarının açılması ve velilerin eğitim-öğretimin bir parçası haline getirilmesi gerekiyor." dedi.

Yönetim

Yönetimde ehliyet ve liyakat sahibi eğitimcilere ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Kaya, "Diğer bir faktör ise yönetim. Maalesef ülkemizde siyasetin bütün kurumlar üzerinde etkisini biliyoruz. Yönetim açısından özellikle Ağrı gibi küçük yerlerde il milli eğitim müdürü, ilçe milli eğitim müdürleri, okul müdürleri siyasilerin atamalarıyla ehliyet ve liyakate önem verilmeden geldikleri zaman, ilin eğitimle ilgili sorunlarına çözüm bulamıyorlar. Böyle olduğu zaman da çok kısa süreli il milli eğitim müdürü bakıyorsunuz iki senede bir, üç sene de bir değişti veya bakıyorsunuz bir yıl içerisinde iki tane milli eğitim müdürü değişti. Bu nedir, politik kaygılardan kaynaklanıyor. Politikanın bu anlamda eğitim üzerinden elini çekmesi, gerçekten bu bölgede eğitimin iyileşmesi için mutlaka ehliyet ve liyakat sahibi, işin ehli olan yeni bir kişi alıp müdür yapmak yerine büyük şehirlerde, başka illerde bu konularda ciddi çaba ve gayretleri olan yöneticileri buralara getirmeliyiz. Çünkü burası Serhat ilidir. Sınır illerinde eğitim seviyesini yükseltemezseniz, siz başarılı olamazsınız. Gençlerimiz başka şeylerle uğraşıyor. Şu anda gerçekten bu konuda ciddi problemler yaşıyoruz." ifadelerini aktardı.

Ekonomi

Prof. Dr. Faruk Kaya, "Maalesef Ağrı, kişi başına düşen milli gelirin en düşük olduğu illerden bir tanesidir. Kişi başına milli gelir düşük olduğu zaman burada yoksul bir kitle yaşıyor demektir. Tabii ki yoksulluğun çok fazla olduğu yerlerde eğitimin kalitesi ister istemez düşmektedir. Öğrenciler bir taraftan okula giderken diğer taraftan da sokaklarda mendil satmak, ayakkabı boyamak gibi değişik şeylerle uğraşmak zorunda kalıyorlar. Hatta kırsal kesimde tarım mevsimi başladığı zaman okula gitmeyip hayvanlara bakmak, tarlaya gitmek ve benzeri bunların hepsi eğitimin büyük ölçüde önünü kesiyor. Bu bölgede okuyan öğrencilerin burs miktarı. Bu noktada şunu tespit ettim. Öğrencilerin aldığı bursu, öğrenci kendi ihtiyacı için karşılamıyor, ailenin diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılıyor. Bunun geliştirilmesi lazım, buradaki eğitim için." şeklinde konuştu.

Terör unsuru

2018 yılında Ağrı'dan göç eden nüfus içerinde üniversiteli gençlerin ön sırada yer aldığını belirten Kaya, "Yine diğer bir unsur terör unsurudur. Ağrı merkezde terör var mıdır, yoktur. Ağrı ilinde terörün etkisi var mıdır, son dönemlerde çok yok diyebiliriz. Devletimizin burada artık güvenliği büyük ölçüde sağladığını biliyoruz. Maalesef bu algı, yetişmiş insanların batıya göç etmesine neden olmaktadır. Yani bu yetişmiş insanların dışarıdan atama ile gelip burada belli bir süre çalışan öğretmenler, idareciler hem de yörenin insanları göç ediyorlar. Mesela çok ilginç bir şey söyleyeyim; 2018 yılında Ağrı'dan göç eden nüfus içerisinde birinci sırada üniversite mezunları yer alıyor. Yüzde 20’lik rakamla üniversite mezunları en çok göç edenler arasında birinci sırada yer alıyor. İşte göçün nedenlerden bir tanesi de bu algının olmasıdır. Geleceğe yönelik planlarını, projelerini işte daha güvenli yerlerde yapmayı planlıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

Mülki amirlerin eğitime olan bakışları

Kaya sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir diğer faktörde mülki amirlerin eğitime olan bakışları. Tabi biz bunun farklı bir örneğini yaşıyoruz işin doğrusu. Ben bu kitabı hazırlarken yaptığım araştırmada Ağrı'ya gelen mülki amirlerin genellikle yeni atamalar olduğunu, bir veya iki yıl içerisinde tayinlerinin yapıldıklarına şahit olmuşuz. Tabi böyle olunca da mülki amirlerimiz eğitime çok fazla zaman ayıramıyorlar. Son dönemde sayın Valimizin yaklaşık 3 yıldır Ağrı'da olması, eğitime çok farklı bir bakış açısı ile bakıyor olması çok önemli. En büyük sermaye beşeri sermayedir, eğitilmiş kişilerdir. Mesela KODLAAĞRI projesini başlattı sayın Valimiz. Şu anda Ağrı'daki bütün öğrenciler kodlama yapıyorlar ve bunlar içerisinde çok yetenekli yazılım yapabilecek seviyede öğrenciler olduğunu biliyoruz. Bu bize aslında şunu gösteriyor, buraya işi bilen yöneticilerin atanması lazım, bu tür bölgelere. Yoksa işte, 'ben geldim, vaktimi doldurdum hemen kısa sürede başka daha güzel bir yere gideyim'. Böyle olduğu zaman işler yürümüyor. Şu anda mevcut Valimiz bunun en güzel örneğidir. Bütün bu tezlerimizi de doğruluyor aslında. İlgili, işin ehli ve liyakat sahibi olan yöneticiler bir ilde gidişatı değiştirebilirler. Zannediyorum Ağrı geçen yıla kadar son sıradaydı. Türkiye sıralamasında şimdi 75. sıraya kadar yükselmiştir. Bu eğitime verilen önem devam ettiği sürece bu daha da aşağılara çekilecektir."

"Eğitim noktasında ciddi çalışmalar yapmamız lazım"

Ülkedeki eğitim sorununun sadece öğretimle sınırlı kaldığını hatırlatan Prof. Kaya, "Türkiye'nin de bugün ciddi sorunlarından bir tanesi; Türkiye'de biz eğitimi, eğitim öğretim olarak belirliyoruz. Başlığımız bu ama maalesef biz işin öğretim kısmını yapıyoruz. Yani matematik, coğrafya, kimya öğretiyoruz ama işin eğitim kısmını maalesef biraz boş bırakmışız. Ve bugün onun sancısını yaşıyoruz. Şu anda işte gençlerimizin büyük bir çoğunluğu alkol, esrar, eroin, hap bağımlılığı, teröre bulaşma. Bu gibi sıkıntılar yaşıyoruz, bunun temelinde eğitimsizlik vardır. Vatan sevgisi, insan sevgisi, çevre sevgisi. Bütün bunlar manevi değerlerimize sahip çıkma ile olur. Yani bugün dünyada Japonları örnek veriyoruz. Japonlar dünyada eğitim alanında ciddi bir atılım yaptılar. Japonların en büyük özelliği gelenek ve göreneklerine bağlı olmalarıdır. Bizim de hem Ağrı özelinde hem de Türkiye genelinde bu konuda ciddi çalışmalar yapmamız lazım." dedi.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinin Ağrı'daki eğitime katkısı

Prof. Dr. Faruk Kaya, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ağrı ilinin eğitiminin gelişmesinde önemli unsurlardan, dönüm noktalarından bir tanesi de üniversitenin açılmasıdır. 1992 yılından beri fakülte düzeyinde olan üniversite 2007 yılında Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak açılması ile birlikte Ağrı'da bir dönüm noktası oldu gerçekten. Çünkü üniversiteler kentlerin gelişmesi ve beşeri sermaye olarak yetişmiş insan gücünün artmasında lokomotif görevi görmektedir. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi de bu anlamda Ağrı'nın kalkınmasında, gelişmesinde, eğitim seviyesinin yükselmesinde ciddi katkıları olan bir kurumdur.

Gerek kampüs ve fiziki donanım alanı olarak ve gerekse sosyal donatıları ile şehirle bütünleşmeye çalışması ve özellikle de akademisyenlerin, üniversitedeki öğretim üyelerinin ilin sosyo ekonomik potansiyeli ortaya çıkarmak adına yapmış olduğu çalışmalar Ağrı'nın gelişmesi üzerinde, eğitim üzerinde ciddi katkılar yapmaya devam edecektir.

Özellikle şu anda üniversitede okuyan öğrencilerimizin yaklaşık yüzde 40'ının Ağrılı olması bu katkının gerçekten kayda değer olduğunu gösteriyor. Çünkü eğer Ağrı'da bir üniversite olmamış olsaydı bu öğrencilerin büyük bir kısmı belki maddi imkansızlıklara ve benzeri şeylerle dışarıda okuyamayacaklardı. Ama Ağrı'da bir üniversitenin olması, üniversiteli sayısını artırmakta, eğitimin niteliğini, kalitesini arttırmaya yönelik ciddi bir yatırımdır.

Bu anlamda da üniversitenin, Ağrı'nın eğitimi üzerinde, gelecek açısından bir yol gösterici olması, bir kılavuzluk yapması, bu anlamda da şehirle bütünleşmeye çalışması eğitime ciddi katkılar sunacaktır." 

Son Güncelleme: 31.01.2020 11:41
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Turan ilgin 2020-11-26 01:03:13

Konu feodal kültür yapısı ve narsist kişilik örgütlenmesidir.Ünvanıniz size teşhis hakki vermez.Animak kültürel yapı yaşlılarda yoğundur.Bu yüzden birey olunamaz.Okinawa daki makak deneyleri bunu doğruladı.Kiz çocukları sevgi göremediği için histrionik oluyorlar.Üsküdardan hindistana bu kültür hakimdir.üsküdardan uzaklaştıkça dsm4 tanıları dizaj aşımına uğrar.İsterseniz çay içip bu konuyu konuşabiliriz.

Avatar
Turan ilgin 2020-11-26 01:03:37

Konu feodal kültür yapısı ve narsist kişilik örgütlenmesidir.Ünvanıniz size teşhis hakki vermez.Animak kültürel yapı yaşlılarda yoğundur.Bu yüzden birey olunamaz.Okinawa daki makak deneyleri bunu doğruladı.Kiz çocukları sevgi göremediği için histrionik oluyorlar.Üsküdardan hindistana bu kültür hakimdir.üsküdardan uzaklaştıkça dsm4 tanıları dizaj aşımına uğrar.İsterseniz çay içip bu konuyu konuşabiliriz.