12 Kasım 2015 Perşembe 01:04
Nusret Cephesi Emirlerinden Habib islam ile Röportaj


Habib İslam

Bağımsız haber ve analiz merkezi “Ümmet-i İslam”, site yazar ve editörlerinden Muhammed İSRA’nın, yıllarını küresel cihada adamış emektar bir mücahid olan Habib el-İslam ile gerçekleştirdiği röportajın ilk bölümünü kıymetli takipçilerine takdim eder:

Muhammed İsra: Bismillah, Elhamdulillah. Selam Aleykum. Kıymetli büyüğüm Habib İslam, sözlerime başlamadan önce Allah’tan seni, beraberindeki ehlini ve kardeşlerimizi hayır ile mükafatlandırmasını dilerim. Yoğun çalışmalarına rağmen bizleri kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğin için şahsım ve Ümmet-i İslam ekibi adına teşekkürlerimi sunarım.

Habib İslam:  Aleykum Selam ve Rahmetullahi ve Berakatuh

İslam ümmetinin sahadan farklı şahıs ve değişik bakış açıları ile devamlı olarak doğru ve taze bilgiler ile desteklenmesine en çok ihtiyacımız olduğu bu günlerde, bu hizmetin en büyük gayreti içinde olan, çalışmalarını takdir ve beğeni ile takip ettiğim “Ümmet-i İslam” sitesi çalışanlarına asıl ben teşekkürlerimi sunarım. Düzenli ve istikrarlı medya çalışması yapabilmek hakikaten çok büyük bir emek istiyor. Allah (c.c) medya yolu ile cihad ehlini destekleyen bütün kardeşlerimin amellerini bereketlendirsin ve karşılıklarını tam olarak versin. Şehadetle bizi cihaddan emekli etsin…

nusret-cephesi-emirlerinden-habib-islam-ile-roportaj.jpg

 

Muhammed İsra: Allahumme amin.. Muhterem abim; senin bir çok Cihad bölgesinde tecrübelerin olduğu ve ayrıca dünyanın önde gelen sniper eğitmenlerinden olan Şehid Ebu Yusuf el Türkî’nin kanas okulunun kurucularından biri olduğun bizlerin malumudur. Kıymetli takipçilerimize kısaca kendini tanıtabilir misin? Habib İslam kimdir? Neden oldukça meşakkatli ve çetin bir yol olan Cihad yolunu seçti?

Habib İslam: Evet. Ebu Yusuf (r.h.) ile eskiden beri bir beraberliğimiz vardı ve şehit olana kadar da birlikte çalışmaya devam ettik. Cihad insanı her açıdan yetiştiriyor. Ebu Yusuf (r.h.) gerçekten de emsallerini geride bırakarak çok iyi bir seviyeye gelmişti. Onun yetiştirdiği nesil yarınki büyük savaşların yiğitlerini yetiştirmeye devam ediyor. Bundan önce hiçbir amel yapmamış olsaydı bile bu sadaka biiznillah ona yeterli gelirdi.

Bana gelince, 1989 yılında bir arkadaşın evinde İbn-i kesir’in kuran tefsirini görerek gerçek İslam ile karşılaştım. Bulunduğumuz bölge itibarı ile Tevhid akidesini yeterince öğrenmem zaman aldı. Tevhid akidesi beraberinde Cihada çıkmayı getirdi. İlk kez 2001 yılında Cihada çıkmaya karar verdim ve bunu 3 kez denedim. Ama tanıdığım ne bir kimse, ne de bir yol vardı. Cihad, ecri o kadar büyük bir amel ki Allah bunu herkese nasip etmiyor.

Daha sonra defalarca Kâbe’nin kapısına yapışıp Allah’tan ısrarla kendi yolunda cihadı nasip etmesini istedim. Ve 2008 yılında Afganistan cihadına katıldım. Cihad yolunu seçmek ise benim değil Allah (c.c)  beni seçmiş olmasıdır. Mücahidin cihadı seçmesi, alemlerin Rabbinin o kişiyi seçmesidir. Bu açıdan bütün Mücahid kardeşlerime nasihatim, sakın ha sakın kendimizi bir amel üzerine sanmayalım ve unutmayalım ki, ameli büyük görmek sevabın zıddıdır.

Bununla beraber cihada çıkış sebebimin en başında elbette Allah (c.c) kelimesinin en yüce olması, küresel ve bölgesel tağutların tahtlarını sallayıp işgal edilmiş İslam topraklarının özgürleştirilmesinin gerekliliği bulunmaktadır. Allah (c.c) yardımıyla bu meselede Müslümanlar oldukça başarı gösterdiler ve kısa bir zaman diliminde dünya siyasetinde dengeleri değiştiren bir güce ulaştılar. Kısacası Cihad, izzetimizin ve özgürlüğümüzün yoludur ve böylesi büyük hedefler için meşakkatleri Allah’tan bir lütuf ile basit ve lezzetli görmekteyiz.

Muhammed İsra: Şam beldesine ailesi ile birlikte gelen ender mücahitlerden birisin. Neden insanlar akın akın Suriye’den Türkiye ve Batı’ya kaçmanın yollarını ararken ailenizle birlikte Şam’a (Suriye’ye) yerleşmeyi tercih ettiniz? Bölge aileler için uygun mu, burada insanları bekleyen sıkıntılar ve güzellikler nelerdir, Aileleri ile birlikte ribat ve cihad bölgelerine yerleşmek isteyen kardeşlerimize ne tavsiye ediyorsunuz?

Habib İslam: Şam beldesinde bir çok muhacir aile bulunmaktadır. Sadece benim bildiğim onlarca Türk aile bulunmaktadır. İnsanlara gelince, aslında onların buradan kaçma nedeni ne ise bizim de buraya gelme nedenimiz aynı şeylerdir. İnsan, hayatında huzur ve mutluluk arar ve bunun için ülkeler, memleketler değiştirir. Bütün dertleri daha rahat yaşayabilmektir. Ben pek çok kardeş biliyorum ki onları Allah yolunda cihaddan alıkoymak hapis gibidir.

Vallahi krallar ve krallıklar içinde yaşadığımız lezzeti bilmiş olsalardı, bu lezzeti almak için bizimle savaşırlardı. Bununla birlikte ailelerin burada kalabilmesi kişilerin beklentilerine göre değişir. Bazı kardeşlerin eşlerinin uçak yada helikopter sesi duymadıklarında rahatsız olduklarını duyuyoruz. Eğer rahatlıktan anlaşılan konforlu ve sessiz bir hayat ise tabi ki burası yanlış bir seçim olacaktır. Yok anlaşılan manevi huzur ise Allah (c.c) yolunda cihad eden kardeşlerden daha iyi komşular ve dostlar nerede bulacaksınız? Cihadın nimetleri vallahi saymakla bitmez kardeşlerim.

Muhammed İsra : Elhamdulillah. Nasılsın, günlerin nasıl geçiyor? Halep cephesindeki kardeşlerimizin ve bölgenin genel olarak durumu nasıl?

Habib İslam: Allah (c.c) hamdolsun. Kelimesinin yücelmesi uğrunda cihad eden kardeşlerim ile beraberim. Gerçekten de niyetlerimizi tazelemeyi başarabilirsek dünya ve ahiretin en mutlu insanları kesinlikle mücahitlerdir. Kardeşlerin ve bölgenin genel durumuna gelince, herkesin bildiği gibi 2 sene süren IŞİD fitnesinin etkisi kardeşleri ve sahayı olumsuz olarak etkilemişti. Halep’te Nizamın (Esed Rejimi) bitmeye yüz tuttuğu dönemde, IŞİD ile diğer grupların birbirine girmesi düşmana bir moral ve ilerleme sağladı. Mücahitlerde ise bunun tam tersi olan manevi bir çöküntü ve gerileme.

[44] Nizam’ın (Esed Rejimi), Halep’in en son noktasından sökülüp 60 km.lik çölün arkasına atılması, IŞİD ile diğer grupların çatışmalarının arefesine denk gelmektedir. IŞİD in gruplarla çatışmaya başlaması ise 150-200 km lik önemli bir alanı geri kaybetmemize ve Halep’in muhasaraya girme tehlikesine kadar devam etmiştir. Bir yandan iç çatışmaların yıkıcı manevi etkisi, diğer yandan düşmanın var gücü ile saldırması, ta ki IŞİD’in Kobani’ye saldırmasına kadar devam etti. Kobani saldırısı dönemi mücahitlerin yeniden toparlanması ve yol haritası çizebilmesi için fırsat oldu. İdlib tarafındaki fetihlerin gelmesinde bu durumun büyük etkisi vardır.

Şimdilerde IŞİD yine saldırılarını artırdı ama bu saldırıların sahaya etkisi eskisi kadar olmuyor. Bunun en önemli sebebi mücahitlerin içinde IŞİD’e karşı savaşmanın gerekliliğini anlamamış kimsenin kalmamasıdır. Artık herkes bunların cihad sahalarına bulaşan birer mikrop olduğunu anladı. IŞİD, özellikle Taliban hareketine karşı tutumundan sonra kandırdığı insanların gözünde de meşruluğunu yitirdi. Artık Halep’te ve diğer bölgelerde mücahitler daha güçlü ve daha bilinçli çalışıyorlar. Savaş ancak savaşarak öğrenilir ve Allah (c.c) buralarda çeşitli düşmanlar vesilesi ile mücahitleri daha büyük düşmanlarla karşılaşması için yetiştirmeye devam ediyor.

Muhammed İsra: Son günlerde her ne kadar etkilerini yitirmiş olsalar da, batı destekli grupların Nusret Cephesi aleyhinde faaliyet yürüttüğü malumumuz. Halkın bu gruplara ve faaliyetlerine bakışı nasıl? Halep halkı ile ilişkileriniz ne durumda?

Habib İslam: Öncelikle şunu hatırlatayım ki bizler Cihad cemaati olmadan önce ”İslam ümmetine kendi haklarını nasıl savunması gerektiğini” anlatan bir risale taşıyoruz. Bu mesajımızda; ümmet olarak tarihin en büyük zulümleri ile karşı karşıya kaldığımızı görsel ve gerçekçi verilerle anlatmaya çalışıyoruz. Bizler Allah (c.c)’tan sonra gücümüzü İslam ümmetinden alıyoruz. Onlarca yıl süren bir uykunun ölü toprağını atmaya çalışan ümmetimize karşı şefkatli ve anlayışlı davranıyoruz. Elbette ümmetin içinden fasıklar, facirler, günahkarlar çıkacaktır. Cihad eden grupların içinden mücahitlere yakışmayan çok fazla şeyler duyuyoruz. Bununla birlikte onların ıslahı için gayret gösteriyoruz ve göstermeliyiz.

Bu, bizim ümmetimize karşı önemli bir vazifemizdir. Bu menhec ile hareket edince, ister batı destekli olsun ister doğu destekli, hemen bütün grupların askerleri tarafından saygı ve sevgi görüyoruz. Bunun en açık örneği ABD’nin yetiştirdiği eğit-donatçıların aldıkları silah ve arabalarla hiçbir yere uğramadan doğrudan Nusret Cephesi merkezine giderek, “Biz size karşı asla savaşmayız, işte bunlar da Amerikalıların bize verdiği silah ve malzemeler” diyerek teslim olmalarıdır.

İşte IŞİD’in ortalıkta hiç durmadan sayıkladığı “Sahavat(Sahveler)” bunlardır. Bir kez daha hatırlatalım ki; bizler, İslam ümmetinin bir parçasıyız ve onların kendi şahsiyetini bulması için varız. Şam ehlinin tamamı kimin hangi amaç uğrunda hangi hedeflere saldırılar düzenlediğini, dışarıdan destekle beslenenlerin de kimlerin kılıcını salladığını çok iyi görmektedir. İnşallah verilen binlerce şehidimizin kanlarını İslam şeriatından başka bir yönetime de değiştirmeyeceğimizi diğer bütün gruplar iyi bilmektedir. Halkın mücahitlere bakışında Nusra’nın her zaman ayrı bir yeri vardır. Temiz fıtratlı ve iyi niyetli gençlerin yoğun olduğu bu gruba karşı Şam ehli gerçek bir sevgi beslemektedir.

Muhammed İsra: Elhamdulillah. Hamd olsun ki, Allah subhanahu ve teala sizlere geçtiğimiz günlerde büyük fetihler nasip etti. Esed Rejimi’ne karşı yürüttüğünüz güncel operasyonlar hakkında genel olarak Türkiye’deki kardeşlerinizi bilgilendirebilir misiniz?

Habib İslam: Söylediğim gibi Kobani saldırısı başladığında mücahitler biraz nefes alıp işlerini yeniden düzenleme fırsatı buldular. Allah (c.c) mücahitlere kendi fazlından çok büyük fetihleri çok kısa bir zamanda nasip etti. İdlib şehrine gidenler bu şehrin 1 haftada düştüğüne hala bir türlü inanamıyor. Askeri verilerle de bunu açıklamak mümkün değil. Cisr eş-Şuğur denilen bölge de İdlib’den küçük değil. Sonrasında Gab Ovası denilen mıntıkadaki onlarca yerleşim yeri de kısa bir zamanda mücahitlerin eline geçti. İsimsiz öyle kahramanları var ki bu fetihlerin, onları yalnız Allah (c.c.) biliyor. Bunun yanında herkesin ittifak ettiği bir gerçek var ki; o da cihad gruplarının disiplinli birlikteliğidir. Fetih Ordusu’nun kuruluşunda bağlayıcı ve temizleyici olan özel maddeler bulunmaktadır ki bunların fetihlere olan etkisi diğer her şeyden daha fazladır.

Muhammed İsra: Son günlerde sosyal medyada IŞİD’in Mücahitler karşısında bir çok bölgede gerileme yaşadığı ve fitnesinin etkisini yitirmeye başladığı yönünde paylaşımlar yapılıyor. Özellikle IŞİD sözcüsü Adnanî’nin son beyanatı da bu durumu destekler nitelikte. Gerçekte IŞİD ile alakalı bölgedeki son durum nedir?

Habib İslam: Herkesin bildiği gibi IŞİD, taraftarlarını görseller ve devam eden fetihlerle motive etmektedir. Kalıcı ve genişleyici anlamına gelen (Bakiye ve Tetemedded) sloganı gençler üzerinde bir dönem ciddi etki yaptı. Fakat sahanın tahlilini doğru yapabilenler çok iyi bilir ki, savaşı çok ilerleyen ve genişleyen değil, nefesi uzun soluklu olan kazanır. Şam cihadı ile bir kez daha anladık ki, ümmetin desteğini alamayan gruplar sonunda bitmeye mahkumdur. Buradaki savaşın maddî ve manevî maliyeti güçlü devletleri bile çökertmeye yetecek büyüklüktedir. Bununla beraber bilinen güçlü devletlerin bu savaştan çekilme lüksleri kalmamış, tam aksine bir girdap gibi her geçen gün daha da içeri çekilmektedirler. Böylesine şiddetli, yıpratıcı ve maliyetli bir savaşı İslam ümmetinin desteği olmadan sürdürebilmek mümkün değildir.

Bu açıdan değerlendirirsek, IŞİD’in Şam ehli tarafından bir meşruluğu kalmamıştır. Artık insanların tamamının güvenini kaybetmiş ve nasıl ki Nizam’ın (Esed Rejimi’nin) olduğu bölgelerde korku ve baskı nedeni ile insanlar seslerini çıkaramıyorsa, IŞİD’in kontrolünde olan bölgelerde de insanlar seslerini çıkaramamaktadır. O bölgelere gelip giden halktan görüştüğümüz kimselerden memnuniyetlerini sorduğumuz da, hırsızlık ve emniyet durumunun son derece mükemmel olduğunu bunun yanında bu emniyet durumundan tek istisnanın yine IŞİD’in kendisinin olduğunu söylüyorlar.

Çok defa mürted hükmü ile öldürülen kişiler ile alakalı sonradan hatalı hüküm olduğunu anlayarak ailelerine diyet ödemek istediklerine şahit olanlar var. Bununla beraber IŞİD kendi askerlerine bile baskı uygulamaktadır. Bir bölgeden bir bölgeye giderken kesinlikle izin kağıtsız geçemezler ve yakalananlar ağır cezaya çarptırılırlar. Sınıra yakın bölgelerde kaçmaya çalışırken öldürülenler, onların kaçmasına yardımcı olan kaçakçıların ibretlik idamları herkesin bildiği gerçeklerdir. Rakka’daki Cehennem Meydanı ise bölgedeki herkes için bir tehdit ve baskı unsurudur. Tabi IŞİD’in samimi askerleri bunları gerekli ve övgü unsuru görmektedirler. Onlara göre orada idam edilenlerin hepsi mürted ve ölümü hak etmiş kimselerdir. Hakikatte ise bir çok Müslümanın haksız ve barbarca şehit edildiği bir meydandır.

Evli olmayan yada iddet bekleyen kadınların yaşadığı hapishane ortamı ise birçok hicret eden muhacir ailenin çilelerinden biridir. Oradan kaçmasına yardım ettiğimiz ailelerden birisi bana oradaki muamelenin ”Ferdi bir içtihat değil, IŞİD’in kendi koymuş olduğu bir sistem” olduğunu uzunca açıkladı. “İslam Devleti diye gittiğimde sonunda kendi devletimde yaşayacağım diye çok mutluydum. Ama gerçekten de Müslümanlara muamelelerindeki baskıcı tutumlarını gördükten sonra bu bizim devletimiz olamaz, hicret için terk ettiğim yerde bile dinimi daha rahat yaşıyordum.” diyerek kaçmaya karar verdiğini anlattı. Bu konuda anlatılacak çok fazla örnek var.

Baskının sadece fâcir ve haramîlere değil Müslümanlara da uygulandığını anlatmak için bu kadarla yetiniyorum. Şunu da söyleyeyim ki, çok kişiden Nizam döneminde bile bu kadar baskı görmediklerini işittim. 50 yıldan fazla bir süredir devam eden zulmün saltanatını deviren Şam ehli, IŞİD zulmüne sessiz kalmayacak ve bu zulmün sahipleri ektiklerini elbet biçecektir.

Buraya kadar anlattıklarım işin sosyal yönünü açıklamak içindi. Askeri açıdan değerlendirecek olursak, IŞİD’in bölgedeki hamlelerini takip eden bir askerî emir bana, ”Bunların askeri emirlerinin IŞİD tarafından cezalandırılmamasına şaşıyorum” dedi. Medyadan duyulmayan ve askerlerine duyurmadıkları o kadar gereksiz kayıpları var ki bunlara asla inanamazsınız.

Bizim Türkiyeli mücahitler olarak IŞİD ile ilk karşılaşmamız, IŞİD’in diğer bütün grupları bizim kontrolünü sağladığımız bir ilçeye kadar çıkartması neticesinde oldu. Bölgede tek grup biz kaldık ve çekilmeyi kabul etmedik. 35 kişi ilçeyi sabaha kadar tuttuk. Daha sonraki günlerde hat daha da yayıldı ve 3 köy daha tutmaya başladık. Bir köye sağlam ve güçlü bir saldırı yaptılar ve Allah’ın (c.c.) yardımı ile geri püskürttük. Sabaha kadar zırhlı taşıyıcı ile ölü ve yaralılarını çekmekle uğraştılar. Bizden ise 1 kardeş şehit oldu. Bu tek şehit sayısı Allah (c.c) dan bir lütuf ile 1 senelik tuttuğumuz hat boyunca değişmedi.

Yine, bir gece sızma ile onlardan ele geçirdiğimiz bölgeyi bizden geri almak için tank ve toplarıyla geldiler ama cesetlerini zor çıkardılar. Onları gerçekten de çok iyi sıkıştıracak bir planın hazırlıklarını tamamlamıştık ki, geçen sene koalisyon uçaklarının IŞİD’i vuracak haberi çıkmasından sonra yayınlanan Şeyh Makdisi’nin “Koalisyon vurmaya başlarsa onlara karşı savaşmak caiz değildir” fetvası sebebiyle emirimiz, koalisyon uçakları daha vurmadan aldığımız bölgeden geri çekilme emri verdi. Bir evin aynasına Türkçe ve Arapça bir risale bırakarak oradan geri çekildik.

Bizim IŞİD’e yaptığımız tek iyilik bu değildi. Kardeşler bir seferinde koalisyon uçaklarının bunların araçlarını vurduğunu ve yaralıları taşıyan ambulansın bize yakın bir bölgeden geçtiğini anlattılar. İstesek hiçbirini sağ çıkartmazdık ama bıraktık dediler. Geçen Ramazan ayında koalisyon uçakları her akşam belli saatlerde Şam Cephesi ve Ahrar’ın karşısındaki IŞİD hatlarını vurmaya başladı. Birkaç gün sonra uçak sesini duyan IŞİD üyeleri pikaplara atlayıp bizim ribat tuttuğumuz yerin karşısındaki merkezlerine kaçmayı adet edindiler. (Nusra’nın karşısındaki noktalar koalisyon tarafından vurulmuyordu) Her ne kadar bizim koalisyonla birlikte iş yaptığımızı ağızlarından düşürmeseler de sıkıştıklarında kimin kimle iş yaptığını herkesten iyi biliyorlardı.

O zamanın üzerinden geçen 1 sene boyunca geçen Ramazan ayının öncesine kadar verdiğimiz tek bir (inşAllah) şehide rağmen sadece mayınla onlardan onlarcasını öldürdük. O bölgeleri ancak bizler ribat noktalarını Şam Cephesi’ne teslim etmemizden sonra alabildiler.

Konuyu çokça uzatıp sıkmak istemiyorum. Kısacası IŞİD, askeri olarak gerçekten tam bir başarısızlık örneğidir. IŞİD, ÖSO’ dan birkaç köy almayı büyük başarı saymakta ve bunu yaldızlı filmlerle büyütmektedir. İşin doğrusu artık ÖSO da bunlara pek bölge bırakmamaktadır. Dikkatli tahkik edildiğinde nizam yada düzenli bir gruba karşı ciddi bir başarı elde edemediği ortadadır. Elinin altında savaştırdığı askerleri, 14-19 yaş ortalamasına sahip gençlerdir. Muhacir akımının bitmeye yüz tutması sebebi ile evlerinden şer’i devre bahanesiyle alınan gençlerin kandırılması neticesinde bu tecrübesiz gençleri savaş sahalarına sürmektedirler. 15 yaşında muaskerden yeni çıkıp otobüs konvoyları ile Kobaniye giden gençlerden dönen olmamıştır. Kısacası IŞİD, başarısızlıklarını, küçük ilerlemeleri çok büyük gibi göstererek kapatmaya çalışmaktadır.

Muhammed İsra: İran ve Hizbullah’ın sınırsız yardımlarına rağmen yıkılmak üzere olan rejimin, IŞİD fitnesi ile soluk aldığı ve ardından fitnenin etkisini yitirmesi ile rejimin, mücahitler tarafından yeniden öldürücü darbeler alarak sersemlediği hepimizin malumatı. Bugün ise yıkılmak üzere olan rejimin yardımına gerek askeri, gerekse maddi ve manevi olarak, sözde dünyanın yükselen değerleri olan Rusya ve Çin yetişmekte. Bu aktörlerinde savaşa dahil olması ile saha da ne gibi değişiklikler yaşandı?

Habib İslam: Rusya ve beraberindeki doğu bloğunun olaya dahil olması; İran, Hizbullah ve Nizam üçlüsünün başarısızlığının açık bir belgesi olmuştur. Şu zamana kadar Rusya’nın saldırılarından anlaşılan Şam’a dersini çalışmadan gelmiş olmasıdır. Rusya’nın Gürcistan, Kırgızistan ya da Ukrayna hamlelerinin verdiği özgüven ile hareket ettiğini düşünüyorum. Rusların savaş stratejisi yoğun bombardıman ve yıkım ağırlıklı olmak üzere Nizam’dan (Esed Rejimi) çokta farklı bir taktik geliştiremedi. 5 sene Cihad ile yoğrulan halkı Gürcü, Kırgız ya da Ukraynalılar ile bir tutmak Rusların Şam sahasını iyi tahlil edemediğini gösteriyor. Gelecekte ne olur tabi bilinmez ama görünen o ki Rusya’nın sahaya girmesinin bazı faydalı yönleri bulunmaktadır.

Şöyle ki;

Öncelikle sahadaki gruplardan hiçbirini ayırmadan vurması grupları birbirine yakınlaştırdı. Açacak olursak; vurulan gruplar kendilerini İslamî terör denilen gruplarla aynı potada hissetmeye ve eskisine göre daha fazla etkileşim göstermeye başladılar.
En önemlisi de iç karışıklıklarından dolayı Şam cihadına küsmeye yüz tutan İslam alemi, kilise rahiplerinin Rus askerlerini bu haçlı seferine uğurlamalarını gördükten sonra yüzünü ve kalbini yeniden Şam cihadına çevirdi. Bizler hakikaten ümmetimizin kalbi ve duaları bizlerle olduğunda bunu manevi bir huzur, rahatlık ve ameliyelerimizde de yardım olarak apaçık hissedebiliyoruz.

Sonuç olarak özetleyecek olursak, Rusların sahaya inmesi bizleri inşallah daha da pekiştirdi. Birçok mücahidin Rusların gelmesine tepki olarak sevindiğini ve yeni model tank ve silahlar gönderdiği için Allah (c.c) hamd ettiklerini gördük. Bunun tersi olan, üzülen, kaygılanan bir tek mücahit bile görmedik.

Muhammed İsra: Rejim ve destekçileri olan İran, HizbullaH, Rusya vs.. ‘ye karşı büyük bir mücadele verirken bir de batının casus uçakları ve suikastleri ile mücadele ediyorsunuz. Bu anlamda daha önce katıldığınız cihad sahalarından edindiğiniz büyük tecrübeleriniz bulunmakta. Geçmişte edindiğiniz tecrübeler ışığında mücahid ve mücahid adayı olan kardeşlerinize yapacağınız uyarılarınız ve tavsiyeleriniz nelerdir?

Habib İslam: Hakikatte, büyük bir ivme ile yükselen son 20 yıllık cihad hareketinin Müslümanlar açısından yakıtı, kaybedilen önemli liderleri oldu. İsimlerini sayamayacağımız kadar birbirinden değerli ve çok sayıda ilim ve hikmet sahibi önderlerini kaybetmiş bir ümmet olarak kayıplarımız gerçekten çok büyük. Bu liderlerimizin de  hemen hepsini, herkesin bildiği gibi insansız uçakların saldırıları ile kaybettik.

Amerikan araştırma kurumlarının en önemlilerinden birisi olan Rant kuruluşu, bu zamandaki cihad hareketinin bir fikir taşıdığı ve bütün bir ümmeti kucaklayan fikir hareketine karşı savaşmanın sonuç getirmeyeceğini fark etti. Çözüm yolu olarak en geçerli yöntem, gençleri doğru ve gerekli hedeflere yönlendiren liderlerinden kurtulmaktı. Liderlerinin yerini dolduracak kapasitede adam kalmayınca büyük makamlara liyakati olmayan kişiler geçmek zorunda kalacak ve bunu gören alttakilerin emirlerine güveni azalacak sonuç olarak da tanzim (Küresel Cihad Cemaati) içten çökmeye başlayacaktı. Şunu iyi bilmeliyiz ki; gerçekten de savaş askerlerle devam etmez. Savaş komutanlar ve o komutanların askerlerine gösterdiği hedeflerle devam eder.

Bu açıklamadan sonra, emniyet konusunda söylenecek elbette çok söz var. Fakat en kısa ve fayda verecek şekilde nasihat etmek gerekirse, gereksiz yere hareket etme ve düşmanın hedef listesine girmekten sakın! İnsansız uçaklar havada iken yüksek çözünürlüklü kameraları ile bulunduğunuz bölgeyi fotoğrafladığını ve sonra o fotoğrafları kare kare incelediklerini yüz tanıma programları ile fotoğraflardakilerin kim olduklarını bulabilecek teknolojileri olduğunu bilin.

Ameliye ve ribat bölgesindeki makarların dışında yaşam belirtisi izleri bırakmayın.Uçaklarında sahte GSM şebekeleri bulundurarak önceden tespit ettiği IMEI ve MAC numarasına sahip cihazların GPS’lerini aktif ederek yerinizi bulmaya çalıştıklarını ulaşabildikleri GSM operatörlerinden hangi cihazdan aradığınızın önemi olmadan ses tanıma programları ile internete bağlanan cihazlardan fotoğraf bularak çekildiği yerin koordinatını almaya yarayan teknolojilerinin olduğunu bilin..

Muhammed İsra: HasbiyAllahu le ilahe illa…. Rusya ve Çin’in sahaya inme girişimleri bu savaşa katılma isteği olan bir çok ülkeyi de cesaretlendirdi. Önümüzdeki aylarda savaşın yeni aktörleri olabileceği gibi bu savaş ortaya, Küresel güçlerin de birbirine düşmesine neden olabilecek sürpriz gelişmelerde çıkarabilir. Bu konuda sizlerin fikirleri neler? Küresel güçlerin savaşa müdahil olmasının mücahitler üzerindeki pozitif ve negatif etkileri nelerdir?

Habib İslam: Rusya’nın Şam’a inmesi, elbette diğer devletlerin de geleceğinin apaçık bir göstergesidir. Daha önce de söylediğim gibi devletler için Şam adeta bir girdap gibidir. Şam, hepsini zorunlu olarak sahanın içine yavaş yavaş sürüklemektedir. Şam sahası, esasında dünya devletlerinin kozlarını paylaştığı bir arenadır. Altta gruplar ile nizam (Esed) ve Hizbullah savaşırken, bir üst kulvarda İran ve Türkiye’nin ölüm kalım mücadelesine dönüşen Ortadoğu’daki prestij savaşı, onun üstünde batı bloku ile doğu blokunun savaşları söz konusudur. Bu blokların içine ise onlarca devlet girmektedir. Rusya’nın Şam sahasına bu şekilde hızlı bir giriş yapması aslında ABD’nin sahada uzun soluklu kurduğu oyunu bozmak istediğini de akıllara getiriyor. Rusya, Ukrayna ile ilgili çıkmazın açılması karşılığında sıcak denizlere inme sevdasını belki bir kenara bırakabilir. Kombinasyonlar çok fazla ve ülkeler Şam ile ilgili stratejilerini artık yıllık değil 3 aylık belirliyorlar.

Sahanın değişken ve kaygan yapısı, bütün araştırma kurumlarına ters kale yaparken Allah (c.c) gemisinin yüzmesi için dini uğrunda cihad eden kullarına güvenli yollar açıyor. Bizim ise O’na tevekkülümüz tamdır. İnşallah önümüzdeki dönemde Ehl-i Tevhid ve’l Cihad büyük bir sıçrama ile çok daha güçlü ve sağlam konuma ulaşacaktır.

Birinci bölümün sonu….

21/10/2015

Twitter: @Ebuibrahim01

Muhammed İSRA

Ümmet-i İslam

Son Güncelleme: 12.11.2015 01:10
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.