08 Ağustos 2017 Salı 14:58
Darbe Olduğunu Darbe Bildirisini Okuyunca Anlamış

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davanın sanıklarından eski tümgeneral Kubilay Selçuk, "Fetullahçı bir darbe olduğunu kaçta anladınız?" sorusuna, "İlk defa bu soruyla karşılaşıyorum. Darbe olduğunu, darbe bildirisini okuduğum anda anladım. Yüzde yüz bu darbe belli. Ama onun ötesinde öyle bir düşüncem olmadığı için saati size veremem." yanıtını verdi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davanın altıncı celsesine, olay tarihinde eski Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı olan ancak Akıncı Üssü'nde yakalanan, "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında bulunan ve darbecilerin sözde atama listesinde Genelkurmay Harekat Başkanı olacağı belirtilen eski tümgeneral Kubilay Selçuk'un çapraz sorgusuyla devam edildi.

Sanık Selçuk, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorusu üzerine, Akıncı Üssü'nde bulunduğu sürede Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile aynı odada kaldığını ve Akar'ın boynunda küçük bir yara izi gördüğünü söyledi. Orgeneral Akar ile üs komutanının odasında zaman geçirdiğini, başka bir odaya geçmediği ifade eden Selçuk, "Üs komutanının odasından Sayın Komutanımızın 'Gidin şöyle yapın, şunları ikna edin' demesinin haricinde bir kere Dişli generalle hava almaya çıktık, onun dışında çıktığımızı hatırlamıyorum. Komutanımız emretti, biz çıktık, gittik, geldik." dedi.

İddianamede sanık Mehmet Dişli'nin "Genelkurmay Başkanı ve Akın Öztürk nerede?" sorusuna, "O bu işte yok" şeklinde cevap verdiğini belirttiğinin hatırlatılması üzerine Selçuk, Akın Öztürk ile aylardır teması olmadığını, "O bu işte yok" ifadesini o anda aynı mekanda olmadıklarını anlatmak için kullandığını savundu.

 

15 Temmuz'daki faaliyetler sırasında kendi üssü olan Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığından hiçbir haberi olmadığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast düzenleyecek timin başındaki darbeci general Gökhan Sözmezateş ile hiç görüşmediğini öne süren Selçuk, "Çiğli Üssü’nden helikopterlerin kalktığından hiçbir bilgim yok. Benim plandan bilgim yok, Ankara'da uçan uçakların faaliyetleri, eylemleri nedir, bunları da bilmiyorum. Cereyan eden hadisenin içerik bilgisine sahip değilim. Üssümün harekat komutanını aradım, 'Bana söylemek istediğin bir şey var mı?' diye. Çünkü bütün birliklerde hareketlenme var, benim birliğimde herhangi bir şey olabilir mi, bu amaçla aradım." diye konuştu.

İddianamedeki, Akıncı Üssü'nün koridorlarındaki görüntülerinin sorulması üzerine sanık Kubilay Selçuk, görüntülerdeki kişinin kendisi olduğunu teşhis ederek, teçhizatlı askerleri koridorlarda görmediğini, kendi görüntüsü ile söz konusu askerlerin görüntüsü arasında 10-15 dakikalık zaman farkı bulunduğunu söyledi.

Görüntülerde tören kıyafetiyle göründüğünün hatırlatılması üzerine de Selçuk, kursiyer teğmenleri ziyaret etmek için kıyafetini değiştirdiğini, Akıncı Üssü'ne girdikten 2-3 saat sonra, iddianamede "tören kıyafeti" olarak geçen 1 No'lu üniformasını giydiğini öne sürdü.

Sanık Selçuk, sanıklar Akın Öztürk ve Mehmet Dişli ile yer aldığı kamera kaydının da Akın Öztürk'ün konuşmak istemesi üzerine, uygun oda aradıkları sırada çekilmiş bir görüntü olduğunu iddia etti.

Davanın müştekilerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, 15 Temmuz'da izinli olduğunu Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına bildirip bildirmediği, garnizon dışına çıkmak için kimden izin aldığı sorusuna Selçuk, izin işlemlerini emir astsubaylarının takip ettiği, kendisinin de bu işlemlerin yapıldığına kanaat getirdiği, o güne kadar hiçbir problem yaşamadığı yanıtını verdi.

Resmi bir işlem yapılmamış olsa bile komutanı Korgeneral Hasan Küçükakyüz'den sözlü olarak izin aldığını, bugüne kadar da komutanı ile arasında geliştirdiği ilişkiden dolayı bu konuların hiçbir zaman sorun olmadığını öne süren Selçuk, Hava Kuvvetlerinde garnizon kavramının da farklı olduğunu, uçuşlar sırasında aynı gün içinde birden fazla garnizon dışına çıkılabildiğini savundu. Selçuk'un, yaptığı işlemin teamüllere uygun olduğunu iddia etmesi üzerine Avukat Aydın, teamüllerin yazılı mevzuatın ve yasaların önüne geçemeyeceğini, izin işleminin Genelkurmay Başkanlığının kayıtlarında bulunmadığını bildirdi.

Sanık Selçuk, izinli olduğu bir günde neden üsse geldiğine dair soru üzerine de yaptığı işlemin sıradan bir şey olduğunu, bütün boş zamanlarını üs içerisinde geçirmeye çalıştığını ileri sürdü.

Avukat Aydın'ın, "Çiğli'nin komutanı olarak, tarihte emsali olmayacak bir operasyonun, Cumhurbaşkanına yapılacak operasyonun üssü olması sizin için ne anlama geliyor?" sorusuna ise Selçuk, "Bundan haberim yok. Cumhurbaşkanına yapılacak operasyonu 'tarihte emsali olmayacak' çapta harekat olarak bakarsak... Emsali olmayacak bir şey değil, diye düşünüyorum. Abartılı ifadeler kullanmaya gerek yok. Böyle bir harekatın planını hayatımda ben yapmadım, etmedim, bilmem ve anlamam." yanıtını verdi.

Çiğli Üssü'nün eğitim üssü olduğu, terör faaliyetlerinde kullanılmadığı şeklindeki ifadelerinin anımsatılması üzerine Selçuk, gerekli hallerde, ihbarlar halinde her üssün terör harekatları için kullanılabileceğini savundu.

Sanık Gökhan Sönmezateş'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast eylemine ilişkin davada "Operasyon emri, Çiğli'de bekletilme emri Genelkurmay Başkanının yanındaki kişilerden geldi. Genelkurmay Başkanının adına talimatlandırıldım" ifadesini verdiğini hatırlatan avukat Aydın, sanık Kubilay Selçuk'a, "Akın Öztürk ve sizin ifadelerinize göre o saatte Genelkurmay Başkanının yanında siz, Hakan Evrim, Mehmet Dişli, Akın Öztürk ve Ömer Faruk Harmancık var. Bu talimatı sizlerden biri vermiş olabilir. Bu talimatı kim verdi, böyle bir şeye şahit oldunuz mu?" sorusunu yöneltti.

Sanık Kubilay Selçuk, bu soruya, "Hiçbir haberim yok, kim kiminle temas kurmuştur, bilmiyorum. Gökhan Sönmezateş adını o gece duymadım. Genelkurmay Başkanının yanındaki birisinin talimat vermesini de şu anda sizinle birlikte değerlendiriyorum. Genelkurmay Başkanının yanında otururken harekatı yönetemezsiniz, uygun bir ortamda olmanız lazım. Sadece olan kaosu televizyondan görebiliyorsanız, bunun bir an önce önlenmesini istiyorsanız cari harekatı yönetemezsiniz. O ortam bunun aranıp, sorulacağı yer değil. Sürekli Sayın Komutan ile beraber olacaksınız ve aynı zamanda harekatın gidişini anlayacak, yönetecek ve emirler vereceksiniz, bu mümkün değil." yanıtını verdi.

Tanık Ali Küçük adlı askerin, "Kubilay Selçuk'un emir astsubayının bayrak töreninden birkaç saat sonra Akıncı Üssü nizamiyesine gelerek uzun saçlı sivil bir şahsı karşıladığı" şeklinde beyanda bulunduğunu anımsatan avukat Hüseyin Aydın, emir astsubayına bu emri kendisinin verip vermediğini sordu. Selçuk, emir astsubayına böyle bir emri vermediğini, tanık olarak dinlenen er Ali Küçük'ün de beyanlarında birçok yanlış ifadeler bulunduğunu, erlerin ifadeleriyle suçlanamayacağını iddia etti.

Selçuk'un bu beyanları üzerine avukat Hüseyin Aydın "Erleri küçümsemeyin." şeklinde konuştu. Sanık Selçuk da "Gençleri bizimle kıyas ederseniz, biraz farklı değerlendirme yapabilirler. Bilerek ve isteyerek tahrik yapılıyor. Genç bir delikanlı diyorum. Kimseyi küçümsemiyorum." dedi.

Sanık Selçuk, avukat Aydın'ın, "Darbenin Fetullahçı bir darbe olduğunu saat kaçta anladınız? İfadenizde 'Hulusi Akar'a Fetullahçı olmadığımı söyledim' dediniz. Neden bunu söyleme ihtiyacı hissettiniz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Fetullahçı bir darbe olduğunu kaçta anladım? İlk defa bu soruya karşılaşıyorum. Darbe olduğunu, darbe bildirisini okuduğum anda anladım. Yüzde yüz bu darbe belli. Ama onun ötesinde öyle bir düşüncem olmadığı için saati size veremem. Gündemde Fetullahçılar vardı zaten. Bir darbe oluyorsa Fetullahçı olduğunu anlamak ayrı bir şey, Fetullahçı bir darbenin olabileceğini tahmin etmek ayrı bir şey. Gündem o gün cari olarak onu gösteriyor. Birtakım listeler var, kumpas tersine çevrilmiş, öbür türlü fırtına var. Ne oluyor, olsa olsa bu olabilir. Benden duysa duysa şüpheyi bundan duyabilir. Üzerinizde bir şüphe yok, çatımızı üzerimize çektik dedik ama kendimizi aptallaştırdık demedik. Bunun beklentisi akıllı bir insanda olur."

Hulusi Akar'ın bulunduğu salona Akın Öztürk ile birlikte girip girmediğini hatırlamadığını ifade eden Selçuk, Akar'ın "Kuvvet komutanlarını çağırın" emri üzerine oradaki ortamda kuvvet komutanlarının nerede olduğunu söylediğini, o anda kimden geldiğini bilmediği "Hava Kuvvetleri Komutanı düğünde, Deniz Kuvvetleri Komutanından haber yok, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanına ilişkin de bilgi yok" şeklindeki bilgiyi Akar'a ilettiğini kaydetti.

Sanık Selçuk'un savcılık ifadesinde, Akıncı Üssü'nde sivil kişiler gördüğünü söylediğini ancak mahkemede "sivil giyimli askerler" ifadesini kullandığını anımsatan avukat Aydın, "İfadedeki değişiklik 'sivil kişileri korumak güdüsünden mi kaynaklandı?' sorusunu yöneltti. Selçuk, kimseyi korumak gibi bir düşüncesi, amacı olmadığını iddia ederek, "Benim gördüğüm kişiler sivil giyimli askerlerdi. Sivil kişiler görmedim. 'Yüzde yüz bunlar sivil değildi' demem mümkün değil. Benim kanaatim onların sivil giyimli asker kişiler olduğudur. Asker delikanlılarla sivil insanların duruşu, tıraşı, tavrı farklıdır. Aradaki farkı nasıl tarif etmemi istersiniz bilmiyorum." dedi.

Çiğli Üssü'nün kulesini, neden Ankara bombalanırken değil de Akıncı Üssü bombalanmaya başlandığında, darbeci uçaklar kalkamaz hale geldiği zaman aradığı sorusu üzerine de sanık Selçuk, sorunun değerlendirme olduğunu, Çiğli Üssü'nü aramasının bir fonksiyonu bulunmadığını çünkü Çiğli Üssü'ndeki kulenin, Ankara'daki uçaklara herhangi bir etki etmeyeceğini söyledi.

Sanık Kubilay Selçuk, "Kuleye ulaşma imkanınız olduğu anlaşılıyor, o gece kuleyi arayıp kalkan uçaklara izin vermeyin niye demediniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bir yerde bir sıkıntılı durum yaşıyorsanız tercihler yaparsınız. Tercihlerinizde neler var; herkese meydan okursunuz, çekerseniz tabancanızı kendinizi vurdurursunuz, olur biter. Benim tercihim bu olmadı, ben profesyonel bir adamım. Ben, benimle beraber darbeyi anladıktan kısa bir süre sonra işin en başı olan kişiyle, Sayın Genelkurmay Başkanıyla beraber olma şansına sahip bir profesyonel askerim. Yapılabilecek en iyi etkiyi kimin üzerinden yapabileceğim şansı benim önümde. Ben sürekli onun üzerinden bir etki oluşturmaya çalıştım ve inanın elde edilebilecek en akılcı yol seçilmiştir. Elde edilebilecek verim, kaosun dindirilmesiyle alakalı yapılmıştır. Yoksa kendini orada burada heder ettirip, derdest ettirip, kovalattırıp, reddettirip sonuç alamazsınız.

Sayın Genelkurmay Başkanının bizden istediği ne varsa, 'gidin şunları ikna edin...' Onun bize söylediği ne varsa onu ilettik. Millet zarar görüyor, TSK zarar görüyor, bunun bir an önce önlenmesi lazım dedi, bizde bu manada gittik. Profesyonel bir insan olarak gittiğinizde, dikte ettirir vaziyette, onların üssü manasında, hükmeden, emir veren pozisyonunuz yok, bunları dikte eder mahiyette söyleyemezsiniz. Olayın olduğu yerlerde kendimizi derdest ettirmeyecek, kovalattırmayacak ne varsa bunları söylemeye çalıştık. 4-5 kez Sayın Genelkurmay Başkanımızın isteği üzerine gittik. Onların reaksiyonları, tepkileri, duyguları neyse olduğu gibi komutana ifade ettik. Komutan bize tekrar gidin dedi. Oturup, konuşmalar, düşünceler ortaya çıkıyor. Kuvvet komutanlarının çağrılması akla gelen en iyisidir. Ama çok enteresandır, devletin 16.30'da bilgisini aldığı önemli riske, komutanların çağrılması gecenin 01.00'ında akla geliyor. Ben hakikaten buna mutlu oldum, bu saatte de olsa kuvvet komutanları gelse de merhem olacaklarsa olsunlar. Çünkü asıl birliklere etki edecek kişiler onlar."

Avukat Hüseyin Aydın, askerlik yeminini hatırlatarak, "Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara, emsali olmayan alçaklıkla Fetullahçı teröristlerce bombalandığında hayat feda edilmeyecekse, hangi şartlarda hayat feda edilecek." sorusuna sanık Selçuk, "Hayatı feda etmek bizim mesleğimiz. Tecrit, özgürlüğümün kısıtlanması karşılaşabileceğim en ağır ceza ve şu anda yaşıyorum. İdam derseniz o benim için kolaylık olur, hoş gelir sefa gelir. Orada hayatını feda etmek akıllıca bir girişim değil. İstediğiniz verimi elde edemezsiniz." yanıtını verdi.

Sanık Selçuk, "FMY nedir bilir misiniz? Yani Fetullahçı Muhakeme Yöntemlerini duydunuz mu? İçinde akıl, mantık, ahlak ve vicdan bulunmayan bütün muhakeme yöntemlerine Fetullahçı Muhakeme Yöntemleri diyoruz. Siz bu yöntemlerle ilgili örgütsel eğitim aldınız mı?" sorusuna da "Fetullah Gülen ile benim bir ilgim yok. Onu sahiplerine sorunuz, onların sorunu benim değil. Ben çok iyi eğitimli bir askerim. Devletim bana bütün eğitimlerin en iyisini, en güzelini, en iyi yerlerde vermiştir. İyi bir askerim, iyi bir harekatçıyım." cevabını verdi.

Müşteki Orgeneral Yaşar Güler'in avukatı Alaaddin Varol'un sorusu üzerine de sanık Selçuk, Akıncı Üssü'nün forsunun, Genelkurmay Başkanının flaması olduğu için kaldırılmasını istediğini, bir asker olarak bu tarz eksikliklere müdahale etmesinin normal olduğunu söyledi.

Sanık Selçuk, bir soru üzerine de eski Hava Kuvvetleri Savcısı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok'u, Diyarbakır'da görev yaptığı dönemden tanıdığını, kendisine "Zeki ağabey" şeklinde hitap ettiğini belirterek, Üçok'un kendisini "FETÖ'cüdür" şeklinde itham ettiğini ilk defa duruşmada duyduğunu, halen de Üçok'un kendisi hakkında negatif bir konuşma yapmayacağına inandığını kaydetti.

Orgeneral Yaşar Güler'in avukatı Alaaddin Varol, MAK timlerine son yıllarda alınan silahların Özel Kuvvetler Komutanlığına dahi alınmadığının asker ifadeleriyle sabit olduğunu belirterek, "Bu silahlar PKK'ya karşı kullanılmadı. Bu silahlar verilerek Sayın Cumhurbaşkanı alınmaya gidildi, polisimiz şehit edildi, halkımız şehit edildi." dedi.

Selçuk ise "Lütfen insanların mantığını, algısını, aklını küçümsemeyin. Bununla bunun alakası yoktur. Soru soran dinlemek mecburiyetine de sahip. Ben söyledim zaten, bu silahlar PKK'ya karşı kullanmak için değil, adam kurtarmak için." diye konuştu.

Muhabir: Kadir Karakuş

Son Güncelleme: 08.08.2017 14:59
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.