29 Ağustos 2018 Çarşamba 14:07
Şehid Seyyid Kutub'un Şehadetinin 52'nci Yıldönümü

Mısır'da Hasan El Benna'nın kurduğu İhvan-ı Müslimin hareketinin sembol isimlerinden biri olan Seyyid Kutub, 19966 yılında bugün idam sehbasına çıkmıştı. Suçlamaların tamamının bir özür karşılığında kaldırılacak olan Seyyid Kutub, davasından taviz vermeden şehadete yürümüştü. 

Bugün Mısır'daki ahlaki yozlaşma ve özellikle yönetimdeki Batılılaşma temayüllerini eleştiren, halkın İslami bilince ve kaybolan kimliğine yeniden kavuşması için çaba sarf eden, İslami anlayışın yeniden ihya edilmesi gerektiğini düşünen Seyyid Kutub'un, dönemin devlet başkanı Cemal Abdunnasır tarafından şehit edilişinin 52'nci yıl dönümü.

Şehadeti ise şöyleydi; Seyyid Kutub 7 Kasım 1954'de İhvan-ı Müslimin, Cemal Abdünnasır'a suikast girişimiyle itham edildiğinde Kutub da bu teşkilatın saflarındaydı.

İhvan-ı Müslimin'e mensup birçok kişiyle birlikte tutuklanan Kutub'a, yargılama sonucunda, ağır işlerde çalıştırılmakla birlikte 15 sene ağır hapis cezası verildi.

Burada ağır işkencelere maruz kaldığı için mide ve bağırsak kanaması oluşan Kutub, hapiste 10 yıl kaldıktan sonra sağlık sorunları nedeniyle kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutulma şartıyla 1964'te serbest bırakıldı.

1965'te 'Yoldaki İşaretler' adlı kitabı yayımlanan Seyyid Kutub tekrar tutuklanırken, devlete karşı darbe girişimi ileri sürülerek, İhvan-ı Müslimin ve Kutub darbeci olarak itham edilir.

İdam kararını tebessümle karşıladı

Kendisine idam cezası verilen Kutub, bu kararı tebessümle ve Allah'a kavuşacak olmanın verdiği büyük mutlulukla karşılamıştı.

Cemal Abdün Nasır'ın adamları, idam kararından sonra Kutub'u davasından vazgeçirmek için kız kardeşi Hamide Kutub vasıtasıyla kendisine, 'Şimdiye kadarki söz ve hareketlerinde yanıldığını beyan ederek, Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır'dan özür dilediğin takdirde idam hükmü bozulacak ve serbest kalacaksın.' teklifinde bulundular.

'Batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam'

Ağabeyinin idam edilmemesini isteyen Hamide Kutub, bundan dolayı teklifi kardeşine iletti ancak Seyyid Kutub'un cevabı gayet açık ve tavizsizdi. Kutub, bu teklife karşılık 'Eğer idamı hak etmiş olarak hakkın emri ile ipe çekiliyorsam buna itiraz etmek haksızlıktır. Eğer batılın zulmüne kurban gidiyorsam batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam!' dedi.

'Rasulullah 'Sen üzerine düşeni yaptın, şehitlik sana kutlu olsun.' dedi.'

Üstad Kutub, idam kararından sonra kendisini ziyaret için gelenlere, 'Üzülmeyin, rüyamda Rasulullah'ı gördüm, beyaz bir at üzerindeydi. 'Sen üzerine düşeni yaptın, şehitlik sana kutlu olsun.' dedi.' diyerek ihlâs, samimiyet ve Allah'a olan teslimiyetini ifade etmiştir.

Bu sözleri üstadı ebedileştirmiş, İslam âleminde örnek ve önder bir mücahit olarak tanınmasına vesile olmuştur.

Seyyid Kutub'a verilen idam kararı İslam âleminde infiale neden olmuş, çeşitli yürüyüşler tertiplenmiş ve bu karar kınanarak, Cemal Abdünnasır'dan kararı yeniden gözden geçirmesi istenmiştir.

Bütün girişimlere rağmen Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966 yılında idam edilerek, çok arzuladığı ve dualarında gözyaşları içerisinde istediği şehitlik mertebesine ulaştı.

Şehadetinin üzerinden 52 yıl geçen Şehid Seyyid Kutub'un, merhum Pakistanlı âlim Ebu'l A'lâ el-Mevdudî'den etkilenerek, Müslümanları tekfir ettiği yönündeki iftira, bilinçli olarak uzun yıllar dillere dolanmıştır.

SEYYİD KUTUB KİMDİR?

Seyyid Kutub, Mısırlı ilim ve aksiyon adamı. İdamının üzerinden geçen yıllara rağmen, çok boyutlu bir kişilik olan Kutub'un bölge üzerindeki fikri etkileri halen gözle görülebilir düzeyde. Seyyid Kutub'un ismi, bölge siyasetine dair yapılan tahlillerde halen kendisine yer buluyor.

Seyyid Kutub gerek Mısır gerekse Mısır'ın da bir parçası olduğu İslam dünyası adına büyük buhranların yaşandığı bir dönemde 1906 yılında Mısır'ın Asyut kasabasısında, dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Hacı İbrahim Kutub ziraatle uğraşır, elde ettiği mahsulün bir kısmını satar bir kısmını da bölgesindeki yoksul insanlarla paylaşırdı. Annesi ise dindar ve asil bir aileye mensuptu. Seyyid Kutub’a terbiyesiyle, sevgi ve şefkatiyle tesir etmişti. 

Seyyid Kutub’un Hamide ve Emine adlı iki kız kardeşiyle Muhammed adında küçük bir de erkek kardeşi vardı. Kahire’de okurken babasını kaybetmesiyle, annesinin ve kardeşlerinin bütün mesuliyetleri onun üzerine yıkılmış oluyordu. O da bu durumdan oldukça sıkılmıştı. Bu sıkıntıdan biraz olsun kurtulmak için, annesini Kahire’ye taşınmaya razı etti ve Kahire'ye taşındılar. 1940 yılında annesinin ani vefatı Seyid Kutub’u derinden etkilemişti. Kendisini hayatta yalnız hissetmeye başladı. Bu konudaki duygularını bizzat kendisi bazı kitaplarında okuyucuya aktarmaktadır.

Ortaokul ve lise tahsilini el Ezher’de bitirdi. Kahire Üniversitesi'nin Darul Ulum fakültesine girdi. 1933 yılında mezun oldugu fakülteye aynı yıl öğretim görevlisi olarak tayin oldu. 1939 ve sonrasında İslami düşünceye yöneldi. 1946′da Konum Dersleri isimli makalesini yayımladı. Çoğuna göre bu makalesi onun İslami düşünceye girişini temsil eder. Makalesinde toplumun ıslahının ve Müslümanların bu yönde çalışmasının Kur’an’ın emri olduğunu savunuyor, Mısır’ın o dönemki toplumsal yapısını ve geçirmekte olduğu dejenerasyonu eleştiriyordu.

"Amerikan medeniyetini ilkel gördü"

Seyyid Kutub Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan sıradan bir memur değildi. Çözüm önerileri sunan ve bulunduğu ortamı değiştirmek isteyen bir kimseydi. Onun bu değişim arzusundan rahatsız olan kimseler ABD'ye gönderilmesini ve orada çalışmalar yapmasını talep ettiler. Bu sebeple 1949 yılında ABD’ye gitti. Bu dönem boyunca Amerikan yaşam tarzını ve toplumunu, tanık olduğu ırkçılığı eleştirdi, Amerikan medeniyetini ilkel olarak gördü ve reddetti. Ayrıca, 1949 yılında, o yurtdışındayken, İslam’da Sosyal Adalet isimli eseri yayınlandı. Bu eserinde gerçek sosyal adaletin İslam’da olduğunu öne sürdü. Ayrıca yine ABD’deki yıllarında, daha önce kaleme almış olduğu edebi makale ve eserleri eleştirdi, o dönemlerde sahip olduğu daha seküler olarak tanımlanabilecek edebiyat anlayışından ziyade edebiyatın da kaynak olarak en başta İslam’ı alması gerektiğini savundu.

Kitaplarında, genellikle toplumdaki geleneksel İslam anlayışına karşı, İslam’ın öz kaynakları olan Kuran ve sünnete dayalı bir İslam anlayışını savundu. Tasavvufta bozulma olarak gördüğü konuları eleştirdi.

Mısır’a döndüğünde, kamu hizmetinden ayrılıp Müslüman Kardeşler teşkilatına katıldı. Teşkilatın gazete ve dergilerinden devamlı olarak düşüncelerini aktarmaya çalışırken, teşkilatın genel düşüncesiyle kendi fikirleri arasındaki bazı farklılıklar ortaya çıksa da, Müslüman Kardeşler ile olan ilşkisi devam etti.

1954 yılında Cemal Abdunnasır’a düzenlenen suikast sonrasında diğer Müslüman Kardeşler mensupları gibi gözaltına alındı ve ardından hapishaneye atıldı. Hapishanede artık rutin bir uygulama haline gelen işkenceler sonucu sonucunda mide ve bağırsak kanamasına maruz kaldı. Mahkemesini izlemek amacıyla Mısır’a gelen insan hakları temsilcisinin Seyyid Kutub’un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkemesi ertelendi. İnsan hakları temsilcisinin Mısır’dan ayrılmasından iki hafta sonra Kutub, mahkemeye çıkarılarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste on yıl kaldıktan sonra sağlık durumundan ve Irak devlet başkanı Arif Abdüsselam'ın ricalarından dolayı serbest bırakıldı. Ama kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutuldu.

"Fikirleri yüzünden idam edildi"

1965′te “Yoldaki İşaretler” adlı kitabından dolayı tekrar tutuklanan Kutub, bu kez birkaç hastalığa birden yakalanmış, yaşı da 60′a dayanmıştı. Buna rağmen Mısır hapishanelerinde gördüğü işkenceler devam etti. Seyyid Kutub’un kendisinin gördüğü işkenceler yanında, yine kendisine psikolojik bir işkence olması amacıyla akrabalarına de işkence edildi.

Seyyid Kutub bazı kitaplarını hapishanede yazdı. Bunu yapabilmesine olanak sağlayan şey Seyyid Kutub'un anlaşmalı olduğu "Dar İhya el Kitab el Arabi" kuruluşu devleti dava ederek kazanmış ve Kutub'un kitap yazmasına izin verilmek zorunda kalınmıştır.

Kutub hakkında hapishane müdürü dahi şunları söylemiştir: "Bu hapishanede gerçek müdür ben değil Seyyid Kutub'tur. Çünkü bütün problemleri o çözüyor. Aynı koğuşta kalan katiller, dolandırıcılar hapishaneye ait ilaçları şifa niyetine onun elinden alıyorlar. Bu nedenle cezaevi sakinleri ona 'cezaevinin reisi' diyorlardı. (Yılmaz, Seyyid Kutub: Hayatı, Fikirleri, Eserleri 107), (Mousalli, Radical Islamic Fundamentalism: The Ideological and Political Discourse of Sayyid Qutb,63)

Mısır makamları Hamide Kutub vasıtasıyla kendisine şu teklifte bulundular: “Şimdiye kadarki söz ve hareketlerinde yanıldığını beyan ederek Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’dan özür dilediğin takdirde, idam hükmünü bozacak ve seni serbest bırakacaktır.”

Hamide Kutub, ağabeyinin affedilmesini ve yaşamasını çok istiyordu. Bu yüzden de teklifi kendisine iletti. Kutub’un cevabı açıktı: “Eğer idamı hak etmiş olarak hakkın emri ile ipe çekiliyorsam buna itiraz etmek haksızlıktır. Eğer bâtılın zulmüne kurban gidiyorsam, bâtıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam.”

Bu sözleri onun fikirlerinde kararlı ve bedel ödemeye hazır bir aksiyon adamı olarak tanınmasına vesile olan sözler olmuştur. Kutub'un fikirleri bilhassa Ortadoğu’da birçok kişi ve harekete temel teşkil etmiştir.

Seyyid Kutub, eş-Şeyh Abdülfettah İsmail ve Muhammed Yusuf Havvaş’la birlikte idama mahkum edilmişti. İdam kararı 29 Ağustos 1966′da infaz edildi.

SEYYİD KUTUB SÖZLERİ

1- Onlar Amerikancı İslam’ı istiyorlar. Onlar abdesti bozan şeylere fetva veren, ama Müslümanların siyasi, iktisadi ve ictimai durumlarına fetva vermeyen İslam’ı istiyorlar.

2- Hayata hükmetmeyen İslam, İslam değildir. Onu hayatına geçirmeyen Müslüman, Müslüman değildir…!

3- Bu yol zor bir yol; güller ve çiçeklerle döşeli bir yol değil… Dikenlerle bezeli kanlarla süslenmiş bir yol…

4- Ümmet elbet bir gün doğacak; hiç bir doğum da acısız olmaz.

5- Üzerine ‘La İlahe İllallah’ bayrağı dikilmeyen hiçbir toprak parçası Allah adına kurtarılmış değildir.

6- Ya dünyayı kuşatacak zafer ! Ya da ALLAH’a sunulacak şehadet..

7- Acaba Müslümanlar nasıl zevkle yiyip içiyorlar, nasıl rahat uyuyorlar? Din kardeşleri en aşağılık, en rezil insanların ellerinde en kötü işkenceleri görürken, çeşit çeşit zillete layık görülürken?

8- Batılılardan nefret ediyorum, Amerika’dan nefret ediyorum; ama daha çok Amerika’nın vicdanına sığınan Müslümanlardan nefret ediyorum.

9- Allah’a giden yolun sorumluluğunu bilen yolcular geri dönmez ve umutsuzluğa kapılmazlar.

10- Allah yolunda yaptığım bir iş için asla özür dilemem.

11- Konuşmak, sürekli konuşmak… Sonra kalkıp bir şey yapmamak… Çoğu zaman içine düştüğümüz abes durumlardan biridir bu…

12- Kalem sahibi kimseler, birçok işleri yapabilirler ancak; fikirlerin yaşaması pahasına kendilerini feda etmek şartıyla.

13- Ya bütünüyle izzet, şeref ve özgürlük olan yüce Allah’a kulluk.. Ya da tamamıyla zillet ve mahkumiyet olan Allah’ın kullarına kulluk.. Dileyen dilediğini seçsin!

14- Özgürlüğün yumruğu, zulüm karşısında kanayabilir. Fakat öldürücü darbeler daima onundur. Özgürlüğün hiç şüphesiz bir karşılığı vardır. Esaretin “esaret” olabilmek için kurbanlar verdiği gibi, özgürlük de özgürlük olabilmek için kurbanlar vermesin mi?

15- Namazda Allah’ın birliğine şehadet eden parmağım, bir tağutun hükmünü asla onaylamayacaktır.

Şehid Seyyid Kutub'un Türkçeye kazandırılan bazı eserleri:

İslam için verdiği mücadele kapsamında bazen işkenceler bazen de zindanlar gören Şehit Seyyid Kutub, kendinden sonra gelen nesle büyük ilmi miras bırakmıştır. Kutub'un Türkçeye kazandırılan bazı eserleri:

Ruhun Sevinci

Fi-Zilal-il Kur'an

Yoldaki İşaretler

İslam'da Sosyal Adalet

Din Budur

İslam Düşüncesi İlkeleri-Esasları

İstikbal İslam'ındır

Kadın ve Aile

İslam ve Emperyalizm

İslam-Kapitalizm Çatışması

Peygamberimizin Hayatı

Cihan Sulhu ve İslam

Bela ve İmtihan

İslam'ın Hareket Metodu

İslam Toplumuna Doğru

Kur'an'ın Gölgesinde Kadın

Kur'an'da Edebi Tasvir

Kur'an'da Kıyamet Sahneleri

Son Güncelleme: 29.08.2018 15:45
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.