08 Ağustos 2017 Salı 15:45
AK Parti'nin önündeki 2 riskli alan

Yaşanan dönüşümün verdiği "olağanüstülük hissi" ve aktörler arasındaki sert rekabetin getirdiği "seferberlik" hali siyasetimizi terk etmiyor. Sürekli seçimlerde kaybediyor olmak ise ana muhalefet partisi CHP'yi Batı başkentlerinden AK Parti'ye karşı "ilave yardım isteme" noktasına itiyor. 2019 seçimlerine giderken de CHP'nin CumhurbaşkanıErdoğan'ı Batı'ya şikayet etme yaklaşımını asla bırakmayacağı anlaşılıyor.

Seçimlerle "Erdoğan'dan kurtulmak" isteyenler ümitlerini yüzde 50 artı 1 çıtasına bağlamış durumda.

Çabaları iki yönlü:

1- 16 Nisan referandumundan çıkan yüzde 48 hayır oyunu Erdoğan aleyhtarlığında kenetlemek.

2- Yüzde 51 'evet' oyundan da, "makul aday" çıkararak, birkaç puanı koparabilmek.
Şimdilik kampanyalarının söylemi, "yaşam tarzına müdahale" ve "rejim değişikliği" iddiaları üzerine olacak gibi.

HAREKETE GEÇTİLER

Elbette öncelikli muhataplar gençler ve kadınlar...

Şort giyen kadınlara ya da Atatürk büstüne saldırı ve sarıklı polis gibi sembolik hadiseler "Cumhuriyet rejimi elden gidiyor" endişesi üretmeye uygun bulunuyor. Ancak eski "laiklik" tartışmasının "yaşam tarzına müdahale" söylemi üzerinden geri getirilmesi çabasını AK Parti kolaylıkla karşılayabilecek bir tecrübeye sahip.

AK PARTİ'NİN 2 RİSKLİ ALANI

SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran 2019 öncesi AK Parti'nin önünde iki riskli alan olduğuna dikkat çekti. Kurumları yeniden yapılandırma ve değişen seçmen sosyolojisini yakalama derdindeki AK Parti'nin önündeki asıl riskler başka yerde bulunuyor.

İlki, AK Parti-MHP arasındaki "milli-yerli" ittifakı tarafların menfaat dengesini koruyarak yürütme ihtiyacı. "Erdoğan'ı indirmek" isteyenlerin ilk saldıracağı yerin bu ittifak olacağı ortada. Bu yüzden MHP lideri Bahçeli'nin OHAL uygulamalarına ve dış politikaya verdiği desteğin devam etmesi temin edilmeli. Meral Akşener'in parti kurmasının getireceği bir meydan okuma var: Bahçeli, daha sıkılıkla iktidarın "payandası" olmakla suçlanacak. Bu eleştiri ortamında AK Parti de MHP de hem ittifakı sürdürme hem de kendi farklı kimliğini, siyasetini koruma kaygısı içinde olacak. Ancak "siyasi ayak" ve "yeni devlet" tartışmalarında görüldüğü üzere MHP'den gelen eleştirilerin AK Parti içinde "olumsuz" etkide bulunduğu da göz ardı edilmemeli.

"Kadrolaşma" ve "güncel siyasetin nabzını tutma" açılarından bir gerginliğin devam edeceği de öngörülmeli.

AK Parti'nin ikinci risk alanı ise görev değişikliği sonrası kenarda tutulanların bir muhalefet odağına çevrilmesi ihtimalidir.

"İslamcılar tasfiye ediliyor" ya da "işler kötüye gidiyor" söylemleri ile oluşturulmak istenen "iç muhalefet" bir kopuşa götürülmek istenebilir. Bu iki risk ile mücadelede AK Parti'nin en büyük avantajı Erdoğan'ın genel başkanlığa dönüşü. Erdoğan, oy alma hususunda ülkemizdeki gelmiş geçmiş en başarılı siyasetçi olmasını birkaç şeye borçlu: Siyasi ittifaklar kurabilme, kadro yenilemesi yaparken parti bütünlüğünü koruyabilme ve güncel siyasi tartışmaları aşan bir gündemi oluşturabilme.

Bu yüzden Erdoğan'ın yüzde 50 artı 1 gibi yüksek bir çıtadan "korktuğunu" söyleyenler aslında Erdoğan'ın varlığında bu çıtayı aşmalarının mümkün olmadığı yönündeki hissiyatlarını baskılıyorlar.

Son Güncelleme: 08.08.2017 15:47
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.