23 Şubat 2021 Salı 14:19
Sahabenin Bu Konudaki Uygulamaları

SÜNNET MÜDAFAASI  - Ders / 3   -  İsmail AKDAĞ
 

Sahabenin Bu Konudaki Uygulamaları

Sahabe-i kiram kendilerine gelen meselelerin ilk önce Kur’an’da olup olmadığına, Kur’an’da varsa sünnetle bunun nasıl izah edildiğine bakmışlar, Kur’an’da olmayan meseleler hakkında ise sünnete başvurmuşlardır. Sünnetin Kur’an’ı anlama ve açıklamadaki rolünü bildiklerinden sünneti ezberleme ve muhafaza etme gayreti içinde olmuşlardır.

Bu konuda Hz. Ömer (r.a.): “Kur’an’ı öğrendiğiniz gibi feraiz, sünnet ve lahni[1]de öğreniniz!”[2] buyurmuştur.

Yine Hz. Ömer (r.a) Kûfe kadılığına tayin ettiği Kadı Şureyh’e: “Önce Allah’ın kitabında açıkça bir hüküm var mı ona bak ve kimseye bir şey sorma. Kur’an’da açık bir hüküm bulamazsan o hususta Resulullah’ın sünnetini izle. Eğer sünnette de açık bir hüküm bulamazsan kendi görüşünle hareket et. Âlim ve salih insanlarla da istişare et.”[3] buyurarak hüküm verirken takip etmesi gereken sıralamayı ayetin emrettiği ve Peygamberimiz’in (s.a.v) de Hz. Muaz’ı tasdik ettiği şekliyle ifade etmiştir.

Yine Abdullah b. Ömer (r.a) bu konuda şöyle demiştir: “Size herhangi bir şey sorulduğu zaman önce Allah’ın kitabına bakın. Eğer Allah’ın kitabında bulamazsanız, Resulullah’ın (s.a.v) sünnetine bakın! Resulullah’ın sünnetinde de bulamazsanız, Müslümanların üzerinde icma ettikleri şeylere bakın![4]

Sahabeden İbn Huzeyme (r.a) “Haberin sahih olması halinde, hiçbir kimsenin Resulullah’ a (s.a.v) rağmen söz söyleme hakkı yoktur.”[5] buyurmuştur.

Tabiinden Mücâhid: “Herkesin görüşü kabul de red de edilebilir. Bundan sadece Resulullah (s.a.v) müstesnadır.”[6]buyurarak sünnetin önemine ve bağlayıcılığına dikkat çekmiştir.

Hz. Ebubekir (r.a), torununun mirasından payını almak isteyen bir nineye “Senin için Allah’ın kitabından bir şey bulamadığım gibi Resulullah’ın bir şey söylediğini de bilmiyorum.” dedi. Sonra konuyu sahabelere sordu. Muğire b. Şube ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ben Resulullah’ın onun gibi bir nineye altıda bir verdiğini işittim.” Hz. Ebubekir “Peki seninle birlikte başka biri var mıydı?” diye sorunca Muhammed b. Mesleme de aynı hususa şahitlik etti. Hz. Ebubekir de bu hükmü uyguladı.[7]

Yine Hz. Ömer (r.a), Kâbe’yi tavaf ederken Hacer-i Esved’i öpmüş ve “Vallahi eğer ben Resulullah ’ı (s.a.v) seni öperken görmeseydim, seni öpmezdim.”[8] demiştir.

Hz. Ali (r.a) de: “Eğer din, rey işi olsaydı, mestin altına mesh vermek, üstüne vermekten daha akıllıca olurdu. Ancak ben Resulullah ’ı (s.a.v), mestin altına değil, üstüne mesh ederken gördüm.”[9] buyurarak sünnetin bağlayıcı olduğunu ifade etmiştir.

Abdullah bin Ömer’e (r.a) sorulan “Biz Kur’an’da mukimin kılacağı namaz ile korku namazı buluyoruz; ama sefer namazını bulamıyoruz.” sorusuna İbni Ömer (r.a) “Biz hiçbir şey bilmezken Allah bize Muhammed’i (a.s.m) gönderdi. Biz ancak ondan gördüğümüz şeyleri yapıyoruz. Namazın yolculukta kısaltılması da onun koymuş olduğu bir sünnettir.”[10]buyurmuştur.

Mutarrif b. Abdillah b. Eş-Şıhhîr’e: “Bize sadece Kur’an’dan bahsedin,” dendiği zaman şöyle demiştir: “Vallahi biz (hadis rivayeti ile) Kur’an’a bir alternatif getirme arzusunda değiliz. Ancak bu hâlimizle biz, Kur’an’ı bizden daha iyi bilen birinin olduğunu göstermek istiyoruz.”[11] buyurmuştur.

Sahabeden İmran bin Husayn bir cemaatte şefaatten bahseder. Cemaatten bir adam: “Ey Ebü Nüceyd (Bu İmran’ın künyesidir)! Bize Kur’an’dan bahset! Sen Kur’an’da olmayan şeyleri bize anlatıyorsun!” Bu sözler bir anda meclisin havasını değiştirdi, İmran b. Husayn da biraz öfkelenerek o sözün sahibi olan adama dedi ki: “Sen ve senin gibiler Kur’an’ı okuyorsunuz değil mi? Bana, namazdan, namazın içindeki davranışlardan bahsedebilir misin? Bana Kur’an’dan akşam namazının üç, yatsı namazının dört, sabah namazının iki, öğle ve ikindi namazlarının dört rekât kılındığını söyleyebilir misin? Yine bu namazlarda gündüz namazlarının gizli olarak, yatsı, akşam ve sabah namazlarının açıktan kıraatin yapılabileceğini söyleyebilir misin? Bana altının, sığırın, devenin ve diğer malların zekâtından bahsedebilir misin? Bunlardan bahsedemeyeceksin. Çünkü bunları biz Resulullah’ dan öğrendik, sen yokken, ben Peygamber’le beraberdim. O bize ne dediyse biz işittik ve itaat ettik ve onun gereğini yerine getirmeye azmettik.” Bu sözlerin ardından adam özür diledi ve dedi ki: “Allah sana merhamet etsin Ey Ebû Nüceyd! Sen beni ihya ettin, Allah da seni ihya etsin!” Olayı bize nakleden Hasan-ı Basrî demiştir ki “Bu adam daha sonra Müslümanların en fakihlerinden biri oldu!”[12]

Fikri kargaşaların yaşandığı, bid’aların ve günahların çoğaldığı zamanlarda sünnet-i seniyye; gemilerde doğru yönü gösteren bir pusula gibi, bizlere daima istikameti göstermiş ve Kur’an’ı doğru anlamamıza vesile olmuştur. Bunun için Allah Resulü sünnete uymanın faziletinden çokça bahsetmiş ve ümmetini sünnete uymaya teşvik etmiştir. Zira Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde “Sizlere iki şey bırakıyorum: Allah`ın kitabı ve Resulünün sünneti. Bunlara sarıldığınız müddetçe dalâlete düşmezsiniz.”[13] buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimiz ümmetini, sünnet düşmanlığı üzerinden istikametten uzaklaştırıp fesada düşürmek isteyenlere karşı asırlar öncesinden şöyle ikaz etmiştir: “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Ke­rim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltu­ğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diye­ceği (günler) yakındır.”[14] "Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaştığında -koltuğuna yaslanmış bir hâlde- ‘bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız derken’ bulmayayım."[15] buyurmuştur.

Son Güncelleme: 23.02.2021 14:36
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.