14 Şubat 2014 Cuma 22:39
Ddk'nın Bağımlılıkla Mücadele ve Yeşilay ile İlgili Raporu

Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) madde ve diğer bağımlılıklarla mücadele ve Türkiye Yeşilay Cemiyetinin değerlendirildiği raporunda, tütün (sigara) bağımlılığında,Türkiye'nin üretim ve tüketim açısından dünyada ilk 10 ülke arasında olduğu, 15 yaş üzeri 16 milyon kişinin tütün kullanmaya devam ettiği belirtilerek, yürütülen etkili mücadele sonucunda tütün kullananların oranının yüzde 31,3'den yüzde 27,1'e indirildiği, Türkiye'nin, Dünya Sağlık Örgütünün tütün kontrol politikalarının 6 kriterinin tamamını karşılayan ilk ve tek ülke konumuna geldiği bildirildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla DDK tarafından hazırlanan "Madde ve Diğer Bağımlılıklar ile Mücadele Kapasitesinin ve Bu Bağlamda Türkiye Yeşilay Cemiyetinin Değerlendirilmesi" başlıklı, 30 Ocak 2014 tarihli, 827 sayfalık araştırma ve inceleme raporunun sonuç bölümü Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayımlandı. Bağımlılık türlerine ilişkin tespit ve önerilerin yer aldığı raporda,Yeşilay'ın bağımlılıkla mücadelede kapasitesine yönelik tespit ve öneriler de yapıldı. Raporun sonuç bölümünde, bağımlılığın "bir nesneye, kişiye ya da bir varlığa duyulan önlenemez istek veya bir başka iradenin güdümü altına girme durumu" olarak tanımlandığı belirtildi.  'Bağımlılık' denildiği zaman akla ilk önce ilaç tanımına da uyan bazı kimyasal veya bitkisel maddelere duyulan bağımlılık geldiği ancak günümüzde artık "alışveriş bağımlılığı", "internet bağımlılığı", "kumar bağımlılığı", " bağımlılığı" ve "yeme-içme bağımlılığı" gibi tıbbi yardım gerektiren başka bağımlılık türlerinin varlığının da bilindiği kaydedildi. Maddelerin, kimyevi uyarıcılar olduklarından beyni doğrudan etkilerken, sanal alışkanlıkların da beyinde iç kimyevi madde salgılatarak, madde kullanımıyla aynı etkiyi sağladığı vurgulanan raporda, bağımlılıkla mücadele literatüründe bağımlılıkların madde ve davranış bağımlılığı şeklinde iki kategori halinde ele alındığı anlatıldı. Raporda, Türkiye'de konuyla ilgili yapılan uluslararası çalışmaların hemen hemen tamamına katılım sağlanarak paralel uygulamalar yürütüldüğü de ifade edildi.  - "Türkiye gelişmiş ülkelere göre iyi durumda" Madde ve davranış bağımlılıkları olarak iki grupta ele alınabilecek bağımlılık sorununun gerek boyutları gerekse zararları açısından Türkiye'nin mevcut durumunun gelişmiş ülkelere nazaran daha iyi bir noktada olduğunun görüleceği belirtilen raporda, ancak, sosyo-kültürel yapıların zayıflaması, iletişim ve teknoloji imkan ve kabiliyetlerinin gelişmesine paralel farklı Hayat tarzlarına ilişkin toplumsallaştırma araç ve gereçlerinin yaygınlaşması, kentleşme, refah düzeylerindeki gelişmeler, özgürlük alanlarının genişlemesi gibi konuların gerek madde bağımlılıkları gerekse davranış bağımlılıklarına ilişkin bireysel ve toplumsal tutum ve davranışların değişmesine, farklılaşmasına yol açtığına işaret edildi.  Türkiye'deki bağımlılık türleri itibarıyla mevcut durumun değerlendirildiği raporda, tütün (sigara) bağımlılığında, Türkiye'nin üretim ve tüketim açısından dünyada ilk 10 ülke arasında yer aldığı, 15 yaş üzeri 16 milyon kişinin tütün kullanmaya devam ettiği, ancak bu konuda etkili bir mücadelenin yürütüldüğü kaydedildi. Bu etkili mücadele sonucunda tütün kullananların oranının yüzde 31,3'den yüzde 27,1'e indirildiği, kamusal alanlarda dumansız hava sahasının büyük ölçüde sağlandığı, kapalı ortam havasındaki partikülmiktarında yüzde 57,1 - yüzde 97,2 arasında iyileşme sağlandığı bildirildi. Türkiye'nin, Dünya Sağlık Örgütünün tütün kontrol politikalarının 6 kriterinin (MPOWER kriterleri) tamamını karşılayan ilk ve tek ülke konumuna geldiği, bu anlamda rol model ülke olarak diğer ülkelere örnek gösterildiği kaydedildi.  -Alkol bağımlılığı Avrupa Birliği ile karşılaştırıldığında tüketilen yıllık içki miktarının, Avrupa Birliği (Ab) ortalamasının yarısı olduğu belirtilen raporda, AB'de yıllık içki miktarının 40, Türkiye'de ise 20 litre tespit edildiği vurgulandı. Raporda, saf alkol tüketim miktarının ise Ab ülkelerinin yedide biri oranında belirlendiği kaydediledek, bu oranın AB'de 10,8 litre, Türkiye'de 1,55 litre olduğu ifade edildi. 15 yaş üstü toplam nüfus esas alınarak yapılan bu hesaplamanın, alkol kullanan 12 milyon 202 bin 750 kişi esas alınarak yapılması halinde kişi başına yıllık alkollü içki tüketim miktarının 92 litreye, saf alkol tüketiminin ise 7,19 litreye yükseldiğinin görüleceği vurgulandı. Türkiye'de herhangi bir yasa dışı bağımlılık yapıcı uyuşturucu maddenin en az bir kere denenme oranının yüzde 2,7, Avrupa Birliği'nde ise bu oranın yüzde 30 civarında tahmin edildiği açıklanan raporda, "Buna göre nüfus başına tüketim oranlarının gelişmiş ülkelere göre oldukça düşük olduğu, nüfus içinde bu maddeleri hiç kullanmayanların sayısının yüksek olması nedeniyle bu maddeleri kullananların tüketimlerinin ve bağımlılığa yakalanma oranlarının ve uğradıkları zararların aslında istatistiklere yansıyan oranlardan daha yüksek olduğu, bu alanlarda yürütülen mücadelenin ise tütün bağımlılığı ile karşılaştırıldığında etkili olmadığı, dolayısıyla gözden geçirilmesi ve stratejik bakış açısı ile yeniden tasarlanması gerektiği görülmektedir" görüşüne yer verildi.  Raporda, kumar ve internet bağımlılığında, internet kullanım oranlarının hızla arttığı, hanelerin internete erişim oranının 2007 yılında yüzde 19 iken, 2012 yılında yüzde 49'a ulaştığı ifade edildi. 15-74 yaş aralığı nüfusun yüzde 60'ının internet kullandığı, bazı uluslararası sosyal paylaşım sitelerindeki kullanıcı sayısında Türkiye'nin 2. ve 4. sıraya kadar yükseldiği, bazı araştırmalarda interneti bağımlılık derecesinde kullananların oranının yüzde 20 ile yüzde 32 arasında değiştiğinin görüldüğü vurgulandı.  -Şans oyunlarında 11. sıra Türkiye'nin yasal oynatılan şans oyunlarında dünyada 11. sırada bulunduğu, yasa dışı kumarla ilgili bir istatistik bulunmadığı, ancak internet üzerinden oynanan sanal kumarın yaygınlaştığı kanaatinin hakim olduğu aktarılan raporda, "Kumar bağımlılığının yasal oyunların sorumluluk anlayışı içinde planlanmaması, sanal kumar ve kumar yasağının da etkili olarak uygulanamaması nedeniyle toplumsal boyuta doğru ivme kazanacak ve derinleşecek bir sorun olmaya aday olduğu, bu iki alanla ilgili bağımlılıklarla mücadelenin ise hemen hemen hiç yapılmadığı görülmektedir" değerlendirmesinde bulunuldu. Diğer ülkelerde çok kullanıcıya dayanan kişi başı çok kullanım varken, Türkiye'de ise az kullanıcıya dayanan kişi başı çok tüketim olduğu belirtilen raporda, "Ülkemizde erkeklerin yüzde 63,9'u, kadınların ise 93'ü hiç alkol kullanmamıştır. Bu itibarla, halihazırda bile zorlanan ve yetersiz kalan özellikle zarar azaltımına yönelik bağımlılıkla mücadeleye ilişkin mevcut kurumsal, toplumsal ve bireysel kavrama, algı ve yaklaşımların, gelecekte karşılaşılması muhtemel daha ağır sorunlarla mücadele açısından önemli bir risk unsuru olduğu görülmektedir" denildi. -"Faaliyet ve hizmetler sınırlı çerçevede" Bağımlılıkla mücadele konusunda yürütülen çalışmaların, daha çok önleme faaliyetleri, sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler ve yaptırım alanlarında yoğunlaştığı belirtilen raporda, şu tespitler yapıldı: "Ancak, bağımlılıklar konusunda farkındalığı artırmaya yönelik önleme çalışmaları dışında diğer önleme faaliyetleri ile tedavi, tedavi sonrası hizmetler ve doğrudan bağımlı ve bağımlıyla ilişkili kişilerle ilgili faaliyet ve hizmetler sınırlı çerçevede kalmaktadır. Ayrıca, bağımlılıkla mücadelede kamu otoritesince tekelci bir yaklaşım sergilenmekte, özel sektör ve sivil toplumun çözüm ortağı olarak görülmesinde isteksiz davranılmaktadır. Türkiye'de bağımlılıkla mücadele konusunda yürütülen faaliyetlerin daha çok önleme, yasak getiren düzenlemeler ve yasa uygulamaları konularında yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Bu durum, bağımlılığın kamuda salt bir asayiş ve sağlık sorununa indirgendiği algısının doğmasına da yol açmaktadır." Önleme alanındaki çalışmaların da eleştirildiği raporda, bu çalışmaların belirli bir sistematik dahilinde yapılmayan bilgilendirme ve eğitim çalışmaları, afiş, broşür, kitapçık gibi döküman hazırlanması ve dağıtımı, kamu spotları yayınlanması, seminer, konferans ve sempozyum düzenlenmesi gibi kamuoyunun farkındalığını artırmaya dönük faaliyetlerden oluştuğu kaydedildi. Dezavantajlı ve riskli gruplar özelinde madde kullanımının erken safhada teşhisi ve bağımlı hale gelinmeden önlenmesine yönelik etkin bir erken müdahale mekanizmasının kurulduğundan da söz edilemeyeceğine işaret edilen edilen raporda, şu değerlendirmelere yer verildi: "Ülkemizde tüm bağımlılık türlerine yönelik uygun tedavi imkanı bulunmadığı gibi, tedavi merkezlerinin mevcut kapasitesi de ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Bireyler, bağımlılıktan kurtulmaları sonrasında hayata yeniden tutunma ve toplumsal yaşamla kuvvetli bağlar kurma konusunda yeterince desteklenememektedir. Örneğin, bağımlı bireyin bir meslek sahibi olması, istihdam edilmesi veya hastalığı nedeniyle kaybettiği işine dönmesi konusunda spesifik olarak yürütülen bazı projeler dışında sistemli ve düzenli destek mekanizmaları bulunmamaktadır. Bağımlılıkla mücadelede kamu otoritesi tekelci bir yaklaşım sergilemekte, özel sektör ve sivil toplumu çözüm ortağı olarak görmede isteksiz davranmaktadır. Bu durum, başta Yeşilay olmak üzere bağımlılıkla mücadelede yer alan sivil toplum örgütlerinin hem faaliyetlerinin yetersiz kalmasına hem de organizasyon yapı ve kültürlerinin gelişememesine yol açmıştır." - Ankara

Son Güncelleme: 14.02.2014 22:39
Anahtar Kelimeler:
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.