08 Haziran 2016 Çarşamba 17:43
'Hayatımın En Mutlu Anı, Ümit Milli Takım İle Avrupa Şampiyonu Olduğumuz Andı'

A Milli Erkek Basketbol Takımı aday kadrosu Antalya'da Rio 2016 Olimpiyat Elemeleri için hazırlıklarını sürdürürken Metin Türen, ilk defa A Milli Takım kampında bulunduğu için çok mutlu olduğunu söyledi. Türen, hissettirdiklerinden, altyapı milli takımlar seviyesinde yaşadığı unutulmaz anılara uzanan önemli açıklamalar yaptı.

Yirmi iki yaşındaki Metin Türen, hayatının en mutlu anını 2014 yılında U20 Ümit Milli Takım ile Avrupa şampiyonu oldukları zaman olarak gösterirken, 2009'dan beri formasını taşıdığı Darüşşafaka Doğuş kulübünün kendisi için ne kadar özel olduğunu da ifade etti.

Türkiye Basketbol Federasyonu yayın organından Şansın Tokyay'a konuşan Metin Türen, yarısı geride gelen Antalya kampını hem fiziksel hem de manevi olarak bulunduğu noktayı anlatırken, "Benim ilk A Milli Takım kampım, heyecanlıyım. Henüz iki gün geride kaldı, her şey yolunda gidiyor. Sezon biteli zaten henüz bir hafta oldu, hepimiz kampa hazır geldik. Kondisyon açısından bir sıkıntı yaşadığımı düşünmüyorum ve bu kampta olmaktan ötürü çok mutluyum, keyfini çıkartıyorum. İnşallah asıl kadroya da dâhil olmayı başarırım ama bunun stresini yaşamamaya, daha çok burada olmanın mutluluğuna odaklanmaya çalışıyorum." dedi.

Metin Türen'in röportajının detayları şöyle:

Aslında aday kadro ile kampta olmanın doğal bir stresi vardır, bunu hissetmemeyi başarabildiğine göre kendini güzel motive edebiliyor olmalısın…

Önceden bu stresi çok yaşıyordum. Altyapı Milli Takımlarında aday kadrodan elenme korkusu oluyordu üzerimde. Sonra bunun bir faydasını görmediğimi fark ettim. Ben yapmaktan mutlu olduğum işi en iyi şekilde yapmaya, yani elimden gelen en iyi basketbolu oynamaya çalışıyorum ve neticede ne olacağını yaşayıp göreceğim. Söz konusu stresi taşımanın da performansımı olumsuz etkileyebileceğini düşünüyorum ve buna izin vermemeye çalışıyorum.

Altyapı Milli Takımlarında Milli Formayı defalarca giydin, Ay Yıldızı üzerinde taşıma duygusunu iyi biliyorsun. Bunun senin için maneviyatından bahseder misin?

Ümit Milli Takım ile beraber son senemde, 2014'te Yunanistan'da yaşadığımız Avrupa şampiyonluğundan söz edeceğim bu noktada. O duyguyu anlatmama imkân yok. Yunanistan'da turnuvaya katılan tüm ülkeler sizin İstiklal Marşınızı dinliyor, en üstte sizin bayrağınız dalgalanıyor… Hayatımın en mutlu anıydı. Öyle bir duyguyu bir daha, A Milli Takım ile yaşayabilirsem ne kadar güzel olur...

Şimdi A Milli Takım'ın önündeki hedef, Olimpiyat vizesi almak. Bu yolda antrenman yapıyor olmak dahi çok özel olsa gerek…

Tabii ki… Olimpiyatlarda mücadele vermek, bir sporcu için ulaşılabilecek en üst noktalardan biri. Bunun için de çok çalışmak gerektiğinin bilincindeyiz. Çok fazla maç da yapılmayacak elemelerde; iyi konsantre olmamız gerekiyor. Olimpik bir sporcu olmak adına ben de takıma elimden gelen katkıyı vererek nihai kadronun içinde yer almak için çabalayacağım.

Hayatında en mutlu olduğun anın Ümit Milli Takım ile yaşadığın Avrupa Şampiyonluğu olduğunu söyledin. Bugüne dek seni mutlu eden olayların merkezinde hep basketbol mu vardı?

Genelde öyle oldu evet, neticede hayatım basketbol üzerine kurulu… Tabii şunu da atlamayalım, ben hem amca hem de dayıyım ve yeğenlerim dünyaya geldiğinde yaşadığım o tarifsiz mutluluğu iz bırakanların arasında ifade etmem gerekir. Basketbol dışında da mutlu olduğum anlar mutlaka var ama en özel sevincim Yunanistan'da yaşadığımız Avrupa Şampiyonluğu zaferidir.

Peki, sen boyun uzun olduğu için çevrenin telkini ile mi başladın basketbol oynamaya yoksa kendi seçimin miydi bu yola girmek?

Bu kadar uzun boylu olunca kendini bu özelliğini kullanmak durumunda hissediyorsun tabii. Küçükken daha çok futbola meraklıydım, sokakta arkadaşlarımla futbol oynardık. 11 yaşımdayken de okullara seçmelere geldikleri zaman basketbolla tanıştım ve çok sevdim bu sporu. Hem okulu hem basketbolu beraber yürütmeye başladım. Gerçi bir noktadan sonra bir tarafa ağırlık verilmesi gerekiyor, tabii eğitimini sürdürüyorsun ama profesyonel bir sporcu olmak istiyorsan basketbola öncelik vermen de kaçınılmaz hale geliyor. Ben de böyle yaptım…

Aslında basketbolun hayatından kısa bir süreliğine çıktığı da olmuş… O dönemi ve ardından Darüşşafaka'ya dâhil oluşunu senden dinleyebilir miyiz?

Evet, 11 yaşında Efes altyapısında basketbola başladım. İlk Adım'dan sonra Merter Tesisleri'nde antrenmanlarımı yapıyordum. Küçük takım seviyesinde bir eleme oluyor, ben de elendim. O sene derslerime ağırlık verdim ve basketbol oynamadım. Liseye hazırlanmak için bir senem vardı zaten ve o zamanı sınavlara çalışarak geçirdim. Ardından Çırağan Koleji'nden burs aldım ve orada liseye başladım. Okurken de okul takımında basketbol oynuyordum ama açıkça söyleyeyim, sadece burs aldığım için oynuyordum. Yine de çok da iyi oynadığımı eklemem gerek; dört elle sarılmamış olmama rağmen iyi işler çıkarıyordum. O dönemde Darüşşafaka'da görev yapan Özhan Çıvgın beni aradı, görüşmek istediklerini, beni Darüşşafaka çatısı altında görmek istediklerini söyledi. O telefon geldiğinde tatildeydim, Darüşşafaka organizasyonu hakkında da pek bilgim yoktu. Özhan Ağabey'e "Tatildeyim, dönünce gelirim" dedim ama farkında olmamışım beni nelerin beklediğinin. 2009'un yazında Darüşşafa'nın kapısından girdim ve hala da aynı kulüpte mutlulukla forma giyiyorum.

Darüşşafaka'nın hayatında bu kadar büyük bir yer kaplayacağını tahmin edemezdin tabii…

Şu anda Darüşşafaka'da sekizinci sezonum. Zor günlerini de gördüm kulübümün, şimdi ise en üst seviyede, Euroleague'de mücadele veriyoruz. Kısıtlı imkânlarla mücadele ettiğimiz günleri ve şartlarımızın nasıl değiştiğini unutamam. Şimdi imkânlarımız inanılmaz güzellikte…

İki sene önce Darüşşafaka Doğuş ile TBL'de şampiyonluk ve Süper Lig'e yükselme zaferini yaşadınız. Bunu da seni mutlu eden olaylarda Avrupa Şampiyonluğu'nun yanına koymak ve bahsetmeden geçmemek gerekir diye düşünüyorum.

O sene gerçekten çok özel bir seneydi, muhteşem bir sezon geçirdik. Herkes bizden o şampiyonluğu bekliyordu, biz de kendimize sonsuz inanıyorduk. 2014 yılında beraber şampiyonluk yaşadığımız Darüşşafaka Doğuş ailesi ile o büyük mutluluğu paylaşıyoruz, apayrı bir heyecandı. Öteki taraftan konuşmamızda daha önce de bahsettiğim gibi, Ümit Milli Takım ile tecrübe ettiğim Avrupa Şampiyonluğu benim için şimdiye dek yaşadığım en özel duyguydu. Son gün, son maçta oynamak hep hayalimdi ve bir gün gerçekleşeceğini biliyordum. O hayalin gerçekleşmesi de Temmuz 2014'te Avrupa Şampiyonluğu maçına nasip oldu, unutulmaz oldu.

Henüz 22 yaşındasın ama sürekli bedenini zorlayan ve hep formda olmanı gerektiren bir hayat yaşamanın seni yorduğunu hissettiğin anlar mutlaka olmuştur. Böyle zamanlarda nasıl güçlü kalıyorsun?

Altyapılarda, yükleme kamplarında çok idman yaptığımızda gerçekten büyük yorgunluklar hissettiğim anlar olmuştu. Öyle zamanlarda hep o çabalarımın bana getireceklerini düşündüm. Bedensel fedakârlıkların geri dönüşü olduğunu unutmadığınız zaman gücünüz de sizi terk etmez. Örneğin Avrupa Şampiyonluğu yaşadığımız seneden bahsetmiştim, o yaz çok yıprandım. İkinci ligden direkt Milli Takım kampına gitmiştim ve çok yorgundum. Kendi kendime hep yorgunluk bitecek, burada öğrendiklerim, başarılarımız ve güzel anılar yanıma kâr kalacak dedim. Yorgunluk geçicidir ve kalıcı olan değerler için sabretmeye değer diye düşünüyorum.

Son Güncelleme: 08.06.2016 17:43
Anahtar Kelimeler:
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.